Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



Bir Oruç Aruoba Portresi // Sufi.


 

Aruoba Anısına.../ gittiğin gün!


İlk gençliğimin yaprağıydı, büyüdü, serpildi, büyüttüm, çoğalttım o yaprağı ki çok şey öğrendim o hücrelerden. Sonra baktım ki "Doğançay Çınarları" kadar derin biçimde zihinsel dünyama kök salmış.
"Bahar mevsimde hazan olmaz(dı) ama Aruoba söz konusu olursa her şey
ihtimal dahilinde" yazdı dostum ve bir ikinci cümle kurmuştu ki esas o
beni derinden etkiledi: "kurtuluş bazen hepimizi ezer geçer, kişi
kurtulur, huzura kavuşur ama yıkım etkisi bizde devam eder
".
Bu sözler üzerine çok düşündüm, çünkü başka bir açıklama yok, nasıl bir "kurtuluş" olabilir ki?
Neden, kimden kurtuluyorsun?
Tekrar yazdım dostuma ve iki soru sordum.
Gelen yanıtlar, her şeyi anlamlandırdı zihnimde.
Meğer çok ağır hastaymış, tıbbı müdahaleye izin vermeyen türden bir
durum ve de gidebildiği ana kadar olmuş bilimin yanıtı!
Çok üzüldüm, çok.
"Bunca acıyı hak etmiyordu" diyeceğim ama onun yaşamı zorluklara
meydan okumaktan ibaretti, son seneleri dışında ki o da aslında bir çeşit
hazırlıktı, "gitmek için".
Ben de yeni öğrendim, bugüne kadar ne dostum ne de kimse söz etmemişti, meğer Fahriye hn, uzun zaman, onu bir melek gibi korumuştu İzmir'de. Sağ olsun, var olsun.
Kitaplarıyla, geride bıraktıkları hep anılacak sevgili Oruç Aruoba.
“-Adınız "Oruç".
- Evet, siz bakmayın adımın Oruç olduğuna, ciddi ciddi Oruç da tuttum,
annem, sen daha çocuksun tutma derse de, ben hep tuttum. Bayram
Namazına da gittim, sonra olan oldu
".
Yani ciddiyeti kadar mizahı da güzeldi Aruoba'nın.


Sizinle de paylaşayım onun hakkında can dostumun yazdıklarını:

"Ulan, Lan" sözcükleri onun dilinden bal damlası gibi tatlı biçimde
çıkardı, kafasının kızdığı şeye, "çöp lan bu" derdi.
Toplu halde restoranda yemek yenildiğinde ve sıra ödemeye geldiğinde: "elleri balık kokmayan birisi ödesin" derdi.

Mütevazi bir kişiliği vardı, onun tevazu çemberi öyle böyle değildi.


-"Ben şair değilim" dediğini çok duydum, "ben bu şeylere layık
değilim
" dediğini de.


Enis abiyle le çok yakın ve derin bir dostlukları vardı, son demine kadar
üstelik. Ortak projeleri de çok oldu, en son bir dergi projesinde
bir araya geldiler, Enis abi davet etmişti, son çıkışı oldu sanırım. Oruç,
geceden yanaydı, bir gece değil 10 saat-8 saat, 80 saat de sürse(ydi)
bu onu mutlu ederdi. Sabah ezanı gibi gecenin perdesini çekerdi, bu
hep böyle oldu. Kimi yazarlar sabah vaktinde coşarlar, huzuru
bulurlar, yazı masasına otururlar. Oruç için gece her şeydi.
Yemek veya şöyle diyelim "beslenmek" gibi bir kavram yaşamında hiç yer
etmedi. Azla yetindi, bir ermiş gibi hep içindeki tüketti. Bu bilinçli
bir tercihti. Ne yaptığının farkındaydı.
Daha 17 yıl önce küçük bir hastalığında bizim İsmet'in Dr. eşine
götürdük, bir yığın tetik istedi ve sonunda "Oruç bey hiç iyi
beslenmiyor, dedi
.”


Özlem sözcüğünü bir okuruna sorar, "özlemek" nedir? der, elini
yüreğine götürür, "öz işte" gösterirdi... O.A'yı "özlemek" de öyle bir
şey Sur, elim yüreğimde şu an
...”

+ (.....)

***


ve gitti,
ve gittin,
ansızın,
an
sızı
n

yeniden ayrılık diyor gece kuşları,
gittikçe daha uzak
gittikçe ulaşılmaz.

buradasın şair.
sen ancak ben ölürsem, ölürsün.
ölmedin ki.

Sufi.


Su Wall Kim / Çev. Sufi.


 


Su Wall Kim, Güney Kore'nin en büyük şairlerinden biridir. Gerçek adı Jang Shik.

6 Ağustos 1902'de Kusang şehrinde (bugünkü Kuzey Kore'nin Pyong'an bölgesi) doğdu. İlk şiirini 1920'li yıllarda bir dergide yayımladı. Bu yayın Japonya'da eğitim gören Koreli mezunlar tarafından kurulmuştur. So Wal Kim, altı yıllık faaliyeti boyunca toplam 154 şiir yazdı. Bunlardan 126 tanesi 1925 yılında seçilerek Açelya Çiçekleri adlı kitapta yayımlanmıştır. Türkçe çeviri için seçtiğim şiirleri  İspanyyol’cadan yeptım. Fırsat yaratırsam diğer 151 şiirin tamamını çevireceğim.

Su Wall Kim’in şiiri aşkın dilidir adeta, kendi yaşamından damıttığı özgün bakış açısıyla. “Dost” başlıklı şiirinde geçen tanımlama bugünün insanı için ne denli gerekli olduğunu tahmin bile edemeyiz, hepimizin arzuladığımız o sıkı ve de kayıp kavram: dost!

Sufi.

 

 

Dost

 

Dost, üzüntülü anlarda mutluluk kaynağıdır

Ve aşık olduğunuzda neşe kaynağıdır.

Çilekler çiçek açtığında koku

havayı sarar

Ve kırmızı biberler olgunlaşır,

Kadehi doldur dostum!

 

***

Sevgilinin Şarkısı

 

Özlediğim sevgilimin net şarkısı

sinemde yankılanıyor

Her gün onun şarkısını dinlesem

Sevgilimin özlediğim güzel şarkısını

Gün batımından sonra akşam karanlığına kadar

kulağımda.

Akşamdan yatma saatine kadar

kulağımda.

Yavaşça süzülen o şarkı.

Uykum derinleşiyor gibi görünüyor

yalnız yatağımda uzanmış

huzurlu uykum yavaş yavaş derinleşiyor.

Sabah  uyandığımda şarkıyı unutuyorum.

Sevgilimin şarkısını her duyduğumda

tamamen unutuyorum.

 

***

 

Senin İçin

 

Senin için güneş dağın zirvesinde batıyor.

Senin için yükseliyor ve sabahı müjdeliyor.

Eğer dünya sönse ve gökyüzü de kapansa

Benim açımdan bunların hepsi senin yüzünden.

Zamanı gelince bunların hepsini sana atfedeceğim

Ve duygularım bir gölge gibi yine sana gelecek

Sen benim sevgilimdin.


 Su Wall Kim / Çev. Sufi.


1+1 Şiir // Sabahattin Umutlu


 


kör nokta

 

çünkü makus tarihidir şehr-i bizans

icazet icabetten. icazetten icabet

bahşedilmiş gölge kimi

kimine güllabici odunlar

birazı havuç sopa. sonrası talim terbiye.

karanlığı yara yara yarasa

etrafında cam kürenin pervaneler dönenir.

devletle halvet üzreyken şairler vesairler

gölgesi kör noktada bir kelebek kanatlanır

Beyoğlu’nda bi karakol. bir boğulmuş bi çığlık

işkencenin dalında asılıdır.

hepimizin kardeşi adı: festus okey…

bir jiletin iki ucu birbiriyle bilenir

akıl ile teknoloji aynı kompartımanda yüzer

yalancıdır kameralar. mürekkep işbirlikçi

harfler tutukluk yapar. cümle alem kötürüm.

Nijerya’dan taksim’e bata çıka bir nehir.

cevapsız bir aramadır, kendi sesinde yankı

birazı solgun güneşten, hayaletten hayalden

rengarenk gökyüzü ,bulutları göçebe.

çığlığı delik deşik rutubetten evlerin

şarkıları perdesiz sularda bir mezarlık

her gecenin sonunda başka yollar denenir.

cümlenize tutunmuş mülteci bir kelime

gezinirken içinizde her gün başka bedende

suya düşen bir hayalin kıyıdaki cesedi

kim çizmiş, bu sınırları, denizlerin üstüne

tahakkümden ölüme, bir dünyanın ucundan

özgürlüğe kanattır, kırlangıç yarası

bir şiirin üstünden geçip giden bulutlar

ağustosta, harfleri, kanlı, kayıp gömlektir.

sınıraşırı öfke ,bilendikçe bilenir.

aynasızlar şehrinde karartılmış her delil

lacivert de bir renkti kirlendikçe kirlendi.

kağıtsızım kağıtsızsın kağıtsız

haymatlosum haymatlossun. haymatlos!

 

beni soran oldu mu

“ sareri hovin mernem”*

yağmur bitince mi uyusun çocuklar

salyangozlar şehrinde kötürüm o sokaktan

ölü doğmuş sombahara. hançerlenmiş bir yaza.

iki dağın arasında nefes nefeseydi güneş

ezgisi son kuğunun. arka bahçesiydi dünyanın

çığlık çığlığaydı gün. kıpırdandı son semender

duvarda paslı çivi. gözleri iki yara kanayıp durdu dün.

sıkışıp duran kalbinde çağlayıp duran su

yıkılıp duran hayal. geçer mevsim şeridinden

aynaların görmediği gölgesinden ağaçların

bedeninde bin yarayla rüyası uzun geceden

boğulmuş çığlığıyla arasından bıçakların

resmirevana günlere güneşlere...

arshil ile gorky’den.

eskizinden ol hayatın

geçip eşiğinden yaranın

göz göz olmuş o yaranın.

kalbi kırık çerçeveden duvardaki o çiviye

dikerdi hep gözlerini uzayan bir gölgeye

gözleri gözlerinde asılı kalan günlere

tuşlarında piyanonun gezinen o soruya

rüzgarına dağlarının. Yersiz yurtsuz notaya

b e n i s o r a n o l d u m u…

b e n i s o r a n o l d u m u…

 karşılıksız o soruya

kara kara trenlere

cinnete hep cinnete

dalıp dalıp uzaklara

tarihte kalakalışım

haykırışın dipsiz kuyuya

bakışına bakakalışım.

çığlık çığlığaydı orman

bırakınca elini o ağacın

gözleri iki gözüm

beni soran oldu mu…

harmanlayıp kendimi

denize bakıyorum arada

hal hatır soruyorum şiire

olmuyor işte olmuyor

içimize bir ferahlık olmuyor

 

şimdi nasıl nereden

gözlerimi getirsem

karıştırsam sözlükleri

dilimde aynı şarkı

hangi karesindeyim filmin

o sahne yanık sahne

bir soru bin soruyla

görüntü donakalıyor

gomidas’ın sustuğu

o saatte o yerde

selam durduğum ağaçlar

duvarları la paix’in

üstüme üstüme geliyor

pınarları kütahya’nın …

 

şehir. alnımda o derin çizgi

atların su içtiği

elleri

yoktu

annemin.

göl. iki ucu arasında gidip de dönemediğim.

yağmur dindi.

koro sustu.

aradığınız küllere şu an ulaşılamıyor…

peki ama maestro

kardeş kardeşe jilet devreder mi…

-…………….

-………..

- .….

- aram…

- yok bişey…

* gomidas vartabed. “dağlarının rüzgarına öleyim”

 Sabahattin Umutlu 


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***