Cem Ersavcı ile “Kıyıya” İnmek // Ali
Selen
Cem Ersavcı, Fotoğraf sanatçısıydı; ağacın,
denizin, kıyıların, gecenin ve kentin yüreğinden yankılanan çığlığı duymak için seyyah oldu ve bu yolda canını feda etti…Gezi günlerinde bir
fotoğraf çekmişti “Aşk örgütlenmektir” başlığıyla, zaman işte, özlemle kilitleniyor…/ Hüzün ve
kederle. / defter
Suyun kenarı söz konusu olunca sahil
değil kıyı gelir hep akla ve oraya gidilmez, bence ancak inilir. Orada soğuk
rüzgâr yüzünüze bir tokat gibi vurabilir, bazen de alev gibi yakabilir. Doğayı
daha yakından hissedersiniz. Duygularınıza, çoğu zaman aşklarınıza ve
geçmişinize kolayca yol alabilirsiniz. Orası kafanızın içinde kendinizi
serbestçe dolaştırabileceğiniz bir mahrem yerdir. Doğanın karşısında sanki
küçülmüş, hayli çocuklaşmış ve içinizden kafiyeler geçirirken bulursunuz
kendinizi.
Kıyı, her zaman doğal olan çevreyi çağrıştırmıştır bana. Kumsal, deniz
kabukları, dalgaların taşıdığı bazı nesneler, paslı kutular, ağ parçaları
çoğunlukla oradadır, uygarlığın izleriyse fazlaca yoktur. Sadece insanın küçük
dokunuşları, iskele ayakları, uzakta görünen kentin belli belirsiz silüeti
vardır. Bir de bazı mevsimlerde kullanılan geçici basit yapılar.
Sahilse, kenarına evlerin, limanların yapılmış olduğu, yaşamın “hayat”laştığı
ve insanların birbirine daha yakın durduğu kalabalık yaşama alanlarıdır.
Buralarda suyun kenarı kumsaldan çok beton duvarlarla çevrilidir, rengiyse her
zaman daha bulanıktır “kıyı”ya göre.
İşte, Cem Ersavcı bizi bu kalabalık sahilden alıp, kendi kendimize kalarak
düşünebilmemiz için, uzak denizin kavranması zor ama çekici büyüklüğünün önüne
getirip, bırakıyor. Biz de etrafı izlemeye başlıyoruz. Getirdiği bu kıyıda
şehrin gürültüsünü, zihnimizi yoran ve bizi bir mengene gibi sıkan ne varsa
unutabileceğimizi anlıyoruz. Mavi, pembe ve grinin pastoral dokunuşlarıyla
boyadığı bu çevre, kötülüklere karşı koruyor sanki bizi. Bu kıyıyı hiç
bilmeyenler bile gidip denizin tuzlu kokusunu içlerine çekebiliyor, zamanın
bilinen bir tarihle eşitlenmediği anları orada yaşayabiliyor. Herkesin aynı
dili konuştuğu bu kıyıda, dersten çıkmış bir öğrenciyi, uzun zaman içinde
sesleri bile birbirine benzemiş olan “sanki ikiz” çiftleri, çevrenin değişmez
figüranları gibi dolaşan köpeklerle kargaları, çocukken resimlerde bir çırpıda
çiziverdiğimiz uzaktaki beyaz martıları görebilirsiniz. Kıyıda kimse birbirine
bakmadan ve yadırgamadan zamanı durdurabilir. Ağlayan âşıklar, rüzgârda üşümek
isteyenler, akla uygun olmayan her şeyin normalleşebildiği bu kıyıların hangi
ülkede ve zamanda olduğu artık önemli değil. Kimsenin hikayesi kimseye
karışmıyor, değmiyor.
Cem Ersavcı, gözüyle hem görüp hem de bakabilen az bulunur, başarılı bir
izlenimci. Bu fotoğrafları çekenin kim olduğunu merak etmeden ve burası neresi
diye düşünmeden adeta var olabileceğimiz bir kıyıya getiriyor bizi. Bu
sadeleşmiş izlenimcilik yeteneği, doğru kompozisyon değerleri ve özgün bir
kurguyla desteklendiği için iyi fotoğraflara dönüşüyor. Basit gibi görünenin
karmaşıklığı Cem Ersavcı’nın iyi ayıklayan gözüyle izlenir hale geliyor.
Bizeyse, yaşamın kullanma kılavuzundaki bu seçkin sayfaları dikkatlice
incelemek ve yürekten alkışlamak düşüyor.
Birden serinlik çıktı kıyıda, başıma üşüşen düşüncelerle ağırlaşan adımlarım
kumsalda yorgunluk hissi veriyor ayaklarıma, geriye dönmek istiyorum artık, o
kıyıyı özleyebilmek için.
Ali Selen
FOTOĞRAFLAR: CEM ERSAVCI