Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



Yıkım!..


 
Coğrafyamızda yıllara yayılmış, planlı, bilinçli bir yıkım ve yok edişin öyküsü elbet ki hiç bir Roman-Rapor-Film-Öykü-Şiir'in "zihnine" sığmayacak kadar dehşet verici boyutlar aldı, ve de aslında sil baştan Adorno ve Maurice Blanchot'un geçen yüzyılın ortalarındaki insani facialara  yönelik yaptıkları göndermeleri  ve çıkışlarını yeniden ve bırakıldığı noktalardan başka insan toplulukları, azınlıkları için değerlendirmek gerekiyor.(Payımıza düşeni mutlaka gerçekleştireceğiz, çünkü artık  bölgemizde süre giden ruh hastalığı pençesindeki cinayet şebekleri(devletler- uluslararası sermaye ilişkili) ve piyonlar odaklı kanlı fırtına es geçilecek gibi değil.
Filistinli Ressam İmad Ebu Şitaye bir kentin (Gazze) yıkım ve hüzünlü öyküsünü  açık ve anlaşılır bir dille renklere taşımış.(defterde izlediğiniz yapıt). Ama ya Şengal çöllerinde tek başına bırakılan ve çöl güneşi önce gözlerini kör eder, sonra bilincini kaybeden ve kurtarıldıktan 24 saat sonra donuk ve sessiz bakışlarıyla ölen  Aziz adlı Ezidi çocuğun(ve binlerce benzer öykü) öyküsünü hangi şiir, resim anlatabilecek? Edebiyatın dili artık bunca vahşet ve alçaklığın karşısında çaresizdir. / defter


Cem Ersavcı ile “Kıyıya” İnmek // Ali Selen



Cem Ersavcı ile “Kıyıya” İnmek // Ali Selen
 

Cem Ersavcı, Fotoğraf sanatçısıydı; ağacın, denizin, kıyıların, gecenin ve kentin yüreğinden yankılanan  çığlığı duymak için seyyah oldu ve  bu yolda canını feda etti…Gezi günlerinde bir fotoğraf çekmişti “Aşk örgütlenmektir” başlığıyla,  zaman işte, özlemle kilitleniyor…/ Hüzün ve kederle. / defter

 

Suyun kenarı söz konusu olunca sahil değil kıyı gelir hep akla ve oraya gidilmez, bence ancak inilir. Orada soğuk rüzgâr yüzünüze bir tokat gibi vurabilir, bazen de alev gibi yakabilir. Doğayı daha yakından hissedersiniz. Duygularınıza, çoğu zaman aşklarınıza ve geçmişinize kolayca yol alabilirsiniz. Orası kafanızın içinde kendinizi serbestçe dolaştırabileceğiniz bir mahrem yerdir. Doğanın karşısında sanki küçülmüş, hayli çocuklaşmış ve içinizden kafiyeler geçirirken bulursunuz kendinizi.

Kıyı, her zaman doğal olan çevreyi çağrıştırmıştır bana. Kumsal, deniz kabukları, dalgaların taşıdığı bazı nesneler, paslı kutular, ağ parçaları çoğunlukla oradadır, uygarlığın izleriyse fazlaca yoktur. Sadece insanın küçük dokunuşları, iskele ayakları, uzakta görünen kentin belli belirsiz silüeti vardır. Bir de bazı mevsimlerde kullanılan geçici basit yapılar.

Sahilse, kenarına evlerin, limanların yapılmış olduğu, yaşamın “hayat”laştığı ve insanların birbirine daha yakın durduğu kalabalık yaşama alanlarıdır. Buralarda suyun kenarı kumsaldan çok beton duvarlarla çevrilidir, rengiyse her zaman daha bulanıktır “kıyı”ya göre.

İşte, Cem Ersavcı bizi bu kalabalık sahilden alıp, kendi kendimize kalarak düşünebilmemiz için, uzak denizin kavranması zor ama çekici büyüklüğünün önüne getirip, bırakıyor. Biz de etrafı izlemeye başlıyoruz. Getirdiği bu kıyıda şehrin gürültüsünü, zihnimizi yoran ve bizi bir mengene gibi sıkan ne varsa unutabileceğimizi anlıyoruz. Mavi, pembe ve grinin pastoral dokunuşlarıyla boyadığı bu çevre, kötülüklere karşı koruyor sanki bizi. Bu kıyıyı hiç bilmeyenler bile gidip denizin tuzlu kokusunu içlerine çekebiliyor, zamanın bilinen bir tarihle eşitlenmediği anları orada yaşayabiliyor. Herkesin aynı dili konuştuğu bu kıyıda, dersten çıkmış bir öğrenciyi, uzun zaman içinde sesleri bile birbirine benzemiş olan “sanki ikiz” çiftleri, çevrenin değişmez figüranları gibi dolaşan köpeklerle kargaları, çocukken resimlerde bir çırpıda çiziverdiğimiz uzaktaki beyaz martıları görebilirsiniz. Kıyıda kimse birbirine bakmadan ve yadırgamadan zamanı durdurabilir. Ağlayan âşıklar, rüzgârda üşümek isteyenler, akla uygun olmayan her şeyin normalleşebildiği bu kıyıların hangi ülkede ve zamanda olduğu artık önemli değil. Kimsenin hikayesi kimseye karışmıyor, değmiyor.

Cem Ersavcı, gözüyle hem görüp hem de bakabilen az bulunur, başarılı bir izlenimci. Bu fotoğrafları çekenin kim olduğunu merak etmeden ve burası neresi diye düşünmeden adeta var olabileceğimiz bir kıyıya getiriyor bizi. Bu sadeleşmiş izlenimcilik yeteneği, doğru kompozisyon değerleri ve özgün bir kurguyla desteklendiği için iyi fotoğraflara dönüşüyor. Basit gibi görünenin karmaşıklığı Cem Ersavcı’nın iyi ayıklayan gözüyle izlenir hale geliyor. Bizeyse, yaşamın kullanma kılavuzundaki bu seçkin sayfaları dikkatlice incelemek ve yürekten alkışlamak düşüyor.

Birden serinlik çıktı kıyıda, başıma üşüşen düşüncelerle ağırlaşan adımlarım kumsalda yorgunluk hissi veriyor ayaklarıma, geriye dönmek istiyorum artık, o kıyıyı özleyebilmek için.

Ali Selen
FOTOĞRAFLAR: CEM ERSAVCI
 

 

 
 
 


KİTZ // ULUS FATİH



KİTZ // ULUS FATİH


                           Meryem'e...

Elektronal yaşamımızda
'Son Gün' ürküsü kalmadı.

Evrenin geometrisi,
Kumdan ağlar örüyor
Rüzgârın yüzünü görüyor...

Ardışan şeyler birbirini üretiyor.

Uçan Tilki'ler ölümsüz, lagünler mekanik
Şahin burunlu kaplumbağa, otomatik.

Yılanların şarkısını dinliyoruz.

Kerkenezler tümüyle protez.
Görünür evrenin güneş fırtınalarında;
Meduzalarla uçuyoruz.

Selentereler, resifler sanal
Kuantum, ekvatoral.

Aslan balığı karada, çöl tilkisi denizde.
Her şey tersinir, her şey tersine...

Yankıların yankısı, yansıların yansısıyız.

Tümümüz töz, tümümüz cansızız.
Belki hep varız, belki de hep ölü.

Çoklukta azlık, azlıkta çokluğuz...
Sonsuzca olabilen, bir tür yokluğuz.
ULUS FATİH

(*) Kitz, kutsal kitapların kısaltılmış adı. Kuran, İncil, Tevrat, Zebur.


 


En Gece // Sufi.




EN GECE

"Daha ne kaldı söyleyeceğin?
Bir deniz, dalgalı bir bela deniz." *

Kan yorgunudur gece, kayıp gidiyor ellerimden,
-"yas tutamam artık" diyorsun.
Siyah örümcek ağları,  susmanın son hali mi?
ve ağlayan söz tırmalıyor dört bir yanı.
- şimdi dışında tut dünyayı,
külün ardına,
sonra:
yarım kalmış bir rüyanın astarıyla okşa dünyayı,
giden bir yıldızın avuçlarında.
 
En gece
senin ağzın!
 
Sufi.

*Aiskhylos-Zincire Vurulmuş Prometheus


Georg Lukács // Estetik III.




Georg Lukács
"Petöfi, Mayakovski ya da Eluard'ın şiirlerini ve Goya'yla Daumier'nin resimlerini düşünelim; o zaman en güncel kavgalara karışma konumunun, yüksek düzeydeki bir sanatın taşıyıcısı olabileceğini görürüz."
( Georg Lukács : Estetik III., s. 43)




Walter Benjamin ve “Eve dönüş”! // Doruk Satenay





Walter Benjamin ve “Eve dönüş”! // Doruk Satenay

Novalis’e(Romantizm’in öncülerinden sayılır, genç yaşında yeryüzünü terk eder  ama kalıcı eserler geride bırakır ve uzun  “Geceye Övgüler “ şiirindeki enfes dizeleri kaleme alır: “Şimdi biliyorum artık sonbaharın ne zaman olacağını / ışığın ne zaman ürkütemeyeceğini geceyi ve aşkı-mamurluğun ne zaman sonrasız ve tek, bitip tükenmez bir rüyaya dönüşeceğini. Cenneti çağrıştıran bir yorgunluk hissediyorum içimde...”) bir soru yöneltilir  ve sanat’ı hakkındaki düşünceleri sorulur.
“-Sanat hakkında ne düşünüyorsunuz?
Novalis: “Sanki hep baba evine doğru yol alıyorum, durmaksızın “eve” doğru süzlüyorum”.”
“Romantik” Walter Benjamin için ölüm,  evinden kaçışı temsil ediyıordu, nedensizce ama mecburiyetten.  Bağlı olduğun topraklardan zorunluluklar veya herhangi bir nedenden dolayı uzaklaşmanın her zaman  derin hüznünün yanında  açık bir  romantik tarafı da olmuştur. Benjamin’in varoluşuna yönelik Pirene dağlarında gerçekleşen haince pusu ve  ebedi-geri dönüşümsüz kahredici yolculuk Portbou’da son bulur. Musevi olmasına karşın Katolik mezarlığına gömülür ve mezar taşına adı bile doğru dürüst yazılmaz, Benjamin Walter yazılır, kiralık bir katolik mezarlığa taşındığı için 5 yıl sonra (1945 yılında) kimse kirayi ödeyemediği için, mezarı açılır ve o yüce insanın naaşı meçhul bir çukura atılır.  Portbou’daki mezar semboliktir! Yaşamın sınırında yapabileceği tek şey kalmıştı, üretken varlığını sorgulamak. Öyle bir noktada yaşamdan koparılır ki( ben de intihar ettiğine inanmayanlardanım, Gestapo’nun hain suikastına kurban gittiğine inancım tamdır) hep o noktadan varoluşu ve iniş-çıkışları sorgulamak istemişti. Anıtı  görkemli bir kayalığın üzerindedir. Hannah Arnedt, o mekanı ilk gördüğünde şu notu düşer cebindeki kağıt parçasına: “ Adeta yaşamın görkemli penceresidir”.
Walter Benjamin her ne kadar da “Geçmişteki haksızlıklar geçmişte kalmıştır ve devirler tamamlamıştır” yazsa da o yara, Benjamin yarası, ya da tarih meleğinin kalbinde açılan o derin yara hiç kapanmayacak.
Baudelarie  ve paris üzerine yazdıklarıyla da okurun kalbinde yer edenin W. Benjamin, aynı yazının bir yerinde  bir kadına sorar: “Seni bir daha göremeyecek miyim?”.
-göremez kimse!
-onu da bir daha kimse görmedi! 
Bertlot Brecht’in dediği gibi : “Hitler’in Alman edebiyatına verdiği ilk ciddi kayıp”, keşke sadece Alman edebiyatının kaybı olsaydı, dünya edebiyatı-felsefesi için de büyük kayıptı.

Doruk Satenay





Çağdaş Afrika Şiiri- Yakında...




“Ne zaman ki kafanı sallıyorsun, kuvvetlice salla,

  Yeraltı bir aşkın, nükleer testi!”*

 Borges Defteri & Poetic Mind 
 *:Çağdaş Afrika Şiiri Dosyasından, yakından borges defteri sayfalarında. 


...




Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***