Uygarlığın
parlak izleri ve sanat tarihinin birikimi ile gündelik yaşamın sonluluğu ve
tüketimle iç içe geçmiş görsel dili karşı karşıya…
Şeklen birlikteliği sorgularken
aralanmış bir kapı… Sonrası?
Rafet tam da bu noktada yalnız bırakıyor izleyiciyi. Tek tek varlıkları mı,
yoksa bunlar arasındaki tesadüfi
ilişkiyi mi dikkate almalıyız?
Her iki durumda da apar topar tahayyül gücüne yuvarlanıyoruz;
dünya göze sığmıyor çünkü.
Mehmet
Ergüven
Kurgusal
Âlemler sergisi, sanatçı Rafet Arslan’ın farklı dönem ve serilerindeki boyama
ve montajı birleştirdiği karışık teknik resimlerini yan yana getiriyor.
Sergi,
Hugin & Munin Sanat Galerisi’nde sanatseverler tarafından
26
Kasım ve 11 Aralık tarihleri arasında gezilebilecek.
Arslan; uygarlığın parlak izleri, sanat tarihinin birikimiyle,
gündelik yaşamın sonluluk ve tüketimle iç içe geçmiş görsel dilini
çalışmalarında karşı karşıya getiriyor ve oluşturduğu dille farklı
sorgulamalara açık resimsel alanlar açıyor.
Uzun yıllardır, Rafet Arslan’ın şiirleri, manifestoları,
performansları, ses çalışmaları, kitapları kolajlarına eşlik etti. Geçen
zamanın ardından baktığımızda, bu ayrı ayrı üretimlerin aslında iç içe
geçtiğini, birbirini besleyip; bir sanatçı söylemi/tavrı oluşturduğunu
söyleyebiliriz. Güzellik, bütünlük, iktidar, melezlik, parçalardan oluşma,
mutasyon, güç alanları, katmanlar ve füzyon sanatçının açtığı ve ilerlediği
yolda gündeme aldığı kavramlar oldular. Bu kavramlar, sanatçının yarattığı Kurgusal
Âlemler içinde imgeler ile çakışır hale gelirler. Sanatçı,
düşüncenin görsele döndüğü keskin ve net ifadeler kurmak yerine imgenin,
katmanın, resimsel plastiğin öne çıkmasına izin verir. Sonuçta, ortaya konan
estetik bir nesnedir ve onun içinde taşıdığı anlamları kendi deneyimiyle okumak
izleyiciye bırakılır. Bu manada Kurgusal Âlemler, izleyiciye
farklı olasılıkları barındıran okumalar sunar. İzleyici bu karışık teknik
resimlerin dünyalarında gezerken kendi bakışıyla parçaları yeniden birleştirip
bütünsel bakışlar oluşturabilir ya da küçük öznelliklerin peşinden gidip bir
ayrıntıya yoğunlaşabilir. Bu çok katmanlılık ve anlamlılık, hem sanatçının
atölye sürecinin ruhsallığına hem de çalışmalarının düş kurmaya (görmeye)
yatkınlığına birer gösterge olurlar.
EDİTÖRE NOT:
Rafet Arslan:
Farklı zamanları, onların taşıdığı ruh ve malzeme birlikteliği
içinde yan yana getiren sanatçı Rafet Arslan, zamansız bir şiirsel imge yaratma
arzusundadır. Aynı zamanda yazar, müzisyen, küratör ve performans sanatçısı
olan Arslan, disiplinler arasında ilişki kuran bir estetiğin izini sürer.
Arslan kullandığı montaj tekniğiyle ütopya ve distopya arasındaki
geçişleri görünür kılan, çok katmanlı
imge yapıları kurar. Farklı kaynaklardan topladığı obje ve
imajları arşivleyen sanatçı malzemeyi resmin
plastik değerleri içinde birleştirme kaygısı güderek hikayeler
oluşturmaya başlar. Bu amaçla sanatçı kağıt
kolaj ile dijital imajı, resimler ile enstalasyonları yan yana
kullanmaktan çekinmez. Arslan, resimsel pratiğini ise soyut görsel bir evren
yaratmak ve hayranı olduğu Cobra Hareketi resmine güncel yeni imgeler,
hikayeler eklemek üzerine kurar.
Kurucusu olduğu; Sürrealist Eylem Grubu ve Periferi Kolektif ile
birlikte Yıkım 2011, Ubik Project, Gerçeklik Terörü, Howl gibi birçok sergi,
performans ve kolektif etkinliğin yönetiminde yer almıştır. Arslan, halen
çeşitli yayınlarda şiir, deneme, makaleler yayınlamakta ve yeni kitap dosyaları
üzerine çalışmaya devam etmektedir. Sanatçı aynı zaman da Robotik Hayaller adlı
performans ve müzik projesi içinde hikaye anlatıcı bir rol ile ses evrenine
katkıda bulunmaktadır. Arslan yaşamını ve çalışmalarını İstanbul’da
sürdürmektedir.
Rastlantılara mı güveneceğiz bundan böyle?
“Mümkün
şimdinin geçmişteki serabıdır” / Bergson.
Gerçekleşmemiş herhangi bir şeyi düşünün; bu, onun bundan sonra da gerçekleşmeyeceği
anlamına gelmez. Ancak gerçekleşmesi için ilkin mümkünlüğünün tartışılması gerektiği
anlamına da gelmemeli. Bu sözcük (mümkün sözcüğü) çok fazla kullanılırsa
maalesef iki farklı anlamın arasında bocalayıp durmaya başlarız, esas
vurgulamak isteğimiz noktayı ıskalarız.
Birinci anlamı gerçekleşmesinin önünde herhangi bir engel olup olmadığıyla
ilgili.
İkinci anlamı ise gerçekleşmemesi için hiçbir neden bulunmaması seklindedir. Ki
bu anlamıyla negatif bir sınırlamadan pozitif bir gerekirliğe doğru ilk ciddi
adim atılmış olur.
Mussorgsky 1867 yılında ÇIPLAK DAĞDA BIR GECE’yi bestelemiş. Bestelenmeden önce
bu eser mümkün müydü? Eğer gerçekleştirilmesi yolunda aşılmayacak hiçbir engel
yoktu anlamında ise, evet mümkündü.
Ancak müzik bilgisine sahip genç bir zihnin de pekala bu senfonik şiiri tıpkı
Mussorgsky’nin gerçekleştirdiği gibi besteleyebileceği ya da –biraz daha ileri
gidelim- bunun gerçekleşmeden önce bir fikir olarak var olduğu seklindeki
pozitif belirmeye kolay kolay cesaret edilemez herhalde.
Ama buradan çıkan sonuç gerçekleşmeden önce bu bestenin ne sanatçının zihninde
ne de başka bir zihinde “mümkün” niteliğiyle var olmadığıdır.
Mümkünlük gerçekleşmeyle, yaratılmayla tanımlanan bir özelliktir.
Ve pozitif anlamıyla geçmişe olduğu kadar geleceğe de aksettirilen yanılsatıcı
bir nitelemedir.
Mümkünlüğü bir yana istenirliği açısından da oluşturduğumuz iki kategorik seçeneği
ele alabileceğimize göre bu kez de “istenir mi” sorusu kalıyor geriye.
Birinci seçenek kişinin özgürlüğünü sınırsızca sonsuza değin yasayabilmesinin arzulanmasından
başka bir şey değil. Bundan hiçbir taviz vermez. Ama eğer gerekirse kendi
özgürlüklerini yasayan başka bireylerle etkileşimden vazgeçmeyi ya da en azından
sınırlamayı da kabul edecek mi?
Kendi yaşamımı özgürce kuruyorum.
Diyelim ki bir çeşit projeksiyon sayılabilecek böyle kurma işleminde başkalarıyla
belli bir etkileşime de yer var.
Diğer taraftan bu başkalarından birisi kendi özgür yaşamını kurarken farklı
(belki de hiç olmayan) bir etkileşme tasarlıyor olabilir benimle.
Yani benim ona kendi yaşantımda vermek istediğim yerle onun kendi yaşantısında
benim için layık bulduğu yerler çakışmayabilir.
Böyle bir durumda yasam biçiminin özgürce oluşturulması nasıl tasarlanabilir?
Rastlantılara mı güveneceğiz bundan böyle?
Ya da yaşantılarımızın birer seçeneksizlikler zincirinden ibaret olduğunu hemen
kabullenecek miyiz?
Sufi.