Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



İnançsız hovardalara, libertenlere...// Marquis de Sade



-Yatak Odasında Felsefe- "Önsöz". 


KARANLIKTA KONUŞ, GÜN AYINCE SUS // Gözde Burcu Narin



Kirpiğimden öpme,
Annem ağlıyor orada.
Sevinirim bir toprağa buğday düşürürsen.
Orada senin ellerinin kokusu vardır.
Belki tesadüf eder bir gün küflü bir ekmek yerim,
Siktiğimin romantikliği bu ya…
O buğdayın devamıdır belki.
İşte o zaman bütün ekmekler sen kokar.
Kirpiğimden öpme.
Orada bir anne pars, bir prensin kanını yalıyor.
Dokunursan yırtılacak rıhtımı bütün omurgamın.
Öpeceksin dişlerinle daha dün bıraktığın kangreni.
Geçer mi onun bunun çocuğu?
Geçer mi sarılsan bile kangren?
Yüzümün izlerini birleştir bir kalemle.
Ben o izlerle devrim yaptım.
Genlerime iğneledim senin yüzünü,
Çocuklarım bulsun çocuklarını diye.
Bak merhamet etmiyorum.
En büyük sahrada dişi bir devenin geçim kaynağıyım.
Hörgüçlerinde irin,
dilinde kavrulmuş bir diken.
Ben merhamet etmiyorum Aziz Efendim.
Dişlerimi söktüler sadece.
Kocaman bir kitaba başladım.
Biliyorum kimse bilmeyecek beni.
Üzüldüğüm şey
Seni yaşama şeklimi kimse bilmeyecek.
Annem biliyor ama.
Bir lanet gibi kadınlara:
Anneler bilirler.
Senin kanı bozuk annen de biliyordu.
Güdülmezdik kavuşsaydık.
Ah o rüzgarlar var ya,
Alpler var ya,
Ve o kar kaplı dünyalar…
İnsan eti çiğnerdik yamyam dişlerimizle
Birkaç kötüyü beraber kemirirdik.
Üstüne işerdik günah ağacının.
Yasaksa meyvesi yasak.
Bütün ülkeleri gezdik aslında.
Bütün ülkelerde çirkin hayaller kurduk.
Amsterdam sokaklarında sattın beni,
Ankara’da çıplak bıraktın.
Ve Almanya’da izbe bir sokakta canımı aldın.
Biliyor musun bütün mekanlarda kanımız var.
Aşktan değil
Tırmalamaktan dünyayı.
Alışamamaktan.
Dünyanın yüzünde tırnak izimiz var.
Anlıyor musun?
ANLIYOR MUSUN?
Sağlam bir veledin de dediği gibi aziz efendim:
Anlayamazsın.
Dünyaya tepki olarak öptüm dudaklarından senin.
Bıyıklarının kokusundan unuttum neye tepkiliydim.
İçime akarken için,
Orada öptüm bütün çocuklarımızı,
Öptüm.
Zihnimde kaynadı sülfürik asit.
Bütün hayatla bağımı koparan ipi sıktın sen.
Ve sonunda yaşamın en değersiz uzvu olarak
Varlığıma kangren teşhisi konuldu.
Burada bütün bu maişet içinde
Nefes alıp vermem bile çürük kokuyordu.
Ben kendimi öldürmedim Aziz Efendim,
Sizi kurtardım ölümden.
Bebeğinin cesedine bakıp gülen bir anne gibi kokuyordun son zaman.
Ter ve sidik içindeydin.
Bazen bir rahmin olduğuna inanırdım.
Sanki bütün kedileri sen doğuruyordun o zaman.
Tırnaklarımı sapladım kayın ağacına.
Bul beni artık.
Gözde Burcu Narin








1+1 Şiir // Leon Felipe




KATEDRAL

İlk EL densizlikten bir inde
önce vahiy, sonradan önce de
samanlığa tanrı inmiş
bütün köylü fantezilerinde
asi usulca
yerleşmiş
Vatikan'ın rahmine
Sonra da karar vermiş kardinaller
kendilerinin de tanrı olabileceğine
İsa'nın soyundan damlayan kanı
içerek herbiri her pazar
bir daha beklemişler
hangimiz İsa ve hangimiz bakire Meryem diye.


DAİM

( evvel ) Zaman içinde kaybolmuştu.
Az an öncesi gömülmüştü tarihin tabutu
Mezarın bekçisi yoktu o sıra
ve gömütlükteki tüm ağaçlarda kuşlar şakıyordu elbet
Evvel bir bey miydi yahut kraliçe mi
Sarayının gölgesini kim arardı ki burada
Zaman böylece adlandırıldı?
Nedeni bilinmeksizin Ardınca'da gün doğdu
Lakin tarih yenilmek üzere sofraya sunulan
mısır ekmeği kadar
oturmaya devam ediyor hala
insanın midesine
bu anda.

LEON FELİPE

anılarda...
bir yazar, bir şair...





Dayanacak Gücüm Yok...// Ziya Alpay



"Dostum neredsin, tam neredesin...bir dünya soru, bir dünya ki:hiç! Bir koyu ah, geride bıraktıkların, neredesin, tam neredesin? Yoksun, ama yine buradasın, ey keder, heyhat... 2011 yılında yankılandı sesin, hüznün çığlığı, can gibi sardık, kuşattık seni ama 5 yıl sürdü direncin, ansızın gittin...gittin, payımıza düşen ise hasret, isyan, sonsuz derin bir keder..."/ defterin

Eski defterlerime bakarken gördüm bu aşağıda yazdığım dizeleri falan... Mağara başlığı altında muhtemelen bir yerlerde okuduğum bir şiirden yazmışımdır. Sonrasında ise NEYDİ başlığı altında, askeri köleleğin ve işkencenin içinde, öylesine yazdığım dizeler. İşte belki benden geriye sadece bunlar kalacak en son olarak... Yaklaşık 33 yıl olmuş ben bu berbat ve kepaze gezegene geleli. Şimdi düşünüyorum da yine iyi yaşamışım, diyorum her şeye rağmen. Zihinsel veya fiziksel özürlü doğmamışım. Göreceğimi görmüşüm, duyacağımı duymuş, okuyacağımı okumuş, yazacağımı yazmışım. Ve sonunda hayattan ve insanlarla yaşamaktan anlayacağımı anlamışım. Bu dünyadan hiç mi hiç hoşlanmadım, sevemedim yaşayamadım bir türlü. Tutunmaya çalışırken, tutunamayanlardan olduğuma sevindim, bundan onur duydum. Çok yalnızım deyince, herkes yalnız dediler. Evet, varoluşsal yalnızlık yaşayan her canlının kaçınılmazı. Bu öyle değil, korkunç yalnızlık, dayanılmaz, anlatılamaz. O yüzden boşuna burada sözcükler sarf ederim ki hiç gereği yok. Yok artık, yakında gidiyorum kesin. İstediğim çok şey değildi aslında. Bir dost eli, biraz sevgi ve hoşgörü. Önemsenilmek, sevmek  ve sevilmekti tüm derdim, hayatım. Olmadı. Böyle yapayalnız ve can sıkıntısı içinde, bitmek bilmeyen hastalıklar, para meseleleri..., Ahh ne annemi ne abimi ne de hiç kimseyi böyle üzmek ve zor durumda bırakmak istemezdim ki ben. Başta ailem olmak üzere beni tanıyan herkesten özür diliyorum. Çok ama çok özür diliyorum. (...). E tamam bunları geçelim, üst düzey edebiyat konuları yazarlar şairler falan... Ne fark eder ki insan yine insan, ev hanımlarının dedikodularını yapar gibi aynı dedikoduları yaparlar, aynı basitlikten iğrenirken halbuki. Anlamıyorum ki ben, ne olursan ol ama dürüst ve samimi ol. Açık ol. Sevmediğine, sevmiyorum, sevdiğine seviyorum de. İşte bu kadar. Yaşadığım bunca yıl boyunca sadece insana önem verdim, paraya makama ya da bilmem neye değil. Elimden gelen her şeyi de yaptım, ne biliyorsam neye sahipsem paylaştım. Bencillik aklımın ucundan geçmedi hiç... Ama sonunda yalnız ve yapayalnız kaldım. Buna dayanacak gücüm yok. Ve artık gidiyorum bu kesin kararım. Giderken dileğim, ki herkes gün gelip gidecek bu dünyadan.... Birbirinizin değerini bilin, güzel insanlar iyi insanlar........


Mağara

Yine döndün gizli geçitlerden kendine
Sözcüklerden örülmüş dehlizlere
Sen. Hiçbir yere varmayan yollarda
bekleyeni olmayan yolcu.


NEYDİ

Hep aynı şeydi
Bir inceldi bir eksildi
Kopmuş, yaprak, papatya
Günler bir pencerede ,ayna.
Yansıdı, hafif, siyah şeffaf
Zeynep botlarını giydi
Boyutsuz bedeni belirdi
Hafif
Siyah
Zeynep, yansıdı pencerede
Ayna şeffaf yüzleri aksetti
Eksildi yaprak
inceldi,
koptu papatya
Aynı günlerin boyutsuzluğunda

hep bir şeydi.

Ziya Alpay


Güle güle Alvin Toffler / defter






"21. Yüzyılın cahili okuyup yazamayanlar değil, aynı zamanda öğrenmeyen, unutmayan ve yeniden öğrenemeyenler olacaktır." / Alvin Toffler

Işık ve dingin ruhlar bahçesi mekanın olsun Alvin Toffler.  Herhangi bir toplumu  kuru ve insan-insani olandan arındırılan 0110101101 kod içerikli sanal verilerle yönetilemez ve yürütülemez olduğunu aktaran ve insanoğlunun o hüzünlü serencamı olan yaşlılık ve son perdeyi nasıl sorunsuz veya en az sorunla kapatabileceği bir düşü kaleme getirerek insanoğlunun vardığı teknolojik gelişmeyi de eleştirmekten çekinmeyen yazar Alvin Toffer için edebiyat ortamımızdan pek gür sesler çıkmadı bugüne kadar. Çıkmaması da normal, çünkü "eleştiri kurumu" diye ayağını yere sağlam basan bir meseleden söz edemeyiz. "O işler" hala bir garip ilişki yumağında devam ediyor ve sonuç ise gülünecek durumun ötesine geçilememesi. Bu sorun sadece edebiyat için geçerli değil, felsefe alanında ve plastik sanatlar alanında da aynı girdap söz konusu. Hele ki Felsefe alanındaki söz konusu durum içler acısı. Yıllar önce defter olarak "Teknoloji ve Kültür" başlığıyla kendi aramızda (küçük bir grup) bir başlık açtık ve  bir zaman sonra  belli bir hasat geldi.  O süreçte Alvin Toffler de odaklandığımız isimlerdendi(doldurulması gereken bir başlık olarak). "Geleceği Tekrar Düşünmek"  ve " Üçüncü Dalga" kitapları ve çalışmaları  önemlidir. Tarih koridorunda insan toplumlarını  üç dalga başlığıyla sınıflar: 1)- Birinci  Dalga: Tarım devrimi ve sonrası. 2)- İkinci Dalga: Sanayi devrimi ve sonrası. 3)- Üçüncü Dalga : Elektronik devrim çağı. 1948’den sonraki yıllara damgasını vuran: “uzay çağı”, “elektronik sıçrayış”, “bilgi çağı” , “Teknotronik Çağ” ve nihayetinde içinden süzüldüğümüz elektronik eyyam!
Alvin Toffler’in yakın gelecekle ilgili dile getirdiği noktalar yavaş yavaş kültür hayatımız ve de yaşamımızın her alanını kapsamaya başladı bile. Onun dile getirdiği şeyler Huxley ve diğer distopik yazarların düşsel ağlarından ziyade somut verilerle donanmış. Geleceğin tasarımı ve değişimini doğrusal değil neredeyse 6 yönden ele alınan bir gerçekliktir. Alt Kültürel yaşam formları ve Adhokrasiler (esnek oluşumlar), geleceğin toplumsalş şemalarından sadece birkaç tanesi olacak. Kamu Politikarının ötesinden seslenmeyi uygun gördü Toffler.
Gücün nasıl dağılabileceği ve baskın yeni güç odaklarının bilince seslenişi ve yeni yer yer bireysel çıkışların etkinliği  ve dünyanın artık 1960-70’lerin dünyası olmadığı gerçeği. Bütün bu olağanüstü elektronik sıçrayışa rağmen gelişim geriye de gidebilir. Sanayi ve tarımsal üretimin artması, deforme edilmesi bir yana genetik kopyalamanın varacağı şaşırtıcı düzlemler ve sonunda insan kopyalaması gibi bilimsel hakikatler ve bu hakikatlerin karşısında saf tutacak sınırların tartışılması.
Alvin Toffler’in belki de en önemli vurgusu  iki endüstriyel üretim üzerine olmuştur.
“Dirty Industry” ve “Clen Industry” kavramları.
“Kirli Endüstri” ve “Temiz Endüstri”!
Yeni dünya ve elektronik çağın en önemli getirisi yani “Temiz Endüstri”nin yeri kuzey Amerika(özellikle ve de coğrafi büyüklükte) ve “Kirli Endüstri” nin aksı ise Çin ve kalkınmakta olan ülkelerin olması. 150 mg’lik ve insan yaşamı için hayati değer atf eden bir farmakolojik,  kimyasal bileşimin(değer 15.000 TL) üretim patenti ve yeri asla bizim ülkeler olmayacak, ama madencilik, döküm, metalürji ana bilim dalının  merkezi konumu olma fırsatı kısıtlı biçimde  verilecek.  Sonuçta, trastlar ve hakim sınıf tarafından gelecek için tasarlanan yeni sömürü sistemlerini yine  ve de hatta yeni “güç değişimi” kavramlarıyla birlikte okumak gerek. Alvin Toffler, bu gidişatın varacağı son aşamayı ya da en azından ciddi ip uçlarını 1970’li yıllarda görmüştü ve “Gelecek Şoku” kitabında dile getirmişti.  O şok daha derin dalgalarla her gün biraz daha yakından ruhlarımızı yokluyor. İnsanlara sunulanla, planlanan ve varılan duraklar arasında(bize göre) şu an fersahlar var, çünkü sistem için şu an tüketim ve yine tüketim önemlidir,
Geleceğin o şaşırtıcı görüntüsünü daha tam sunmadılar. Şok devam edecek.
Sen huzurlu uyu Alvin. Okumak, öğrenmek için, felsefi düzlemden  ve  düşünce bazında ip uçlarını hepimize sunduğun için.

defter   


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***