Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



Gruppetto // Leon Felipe (M.H Batuhan Alpugan)


   

     Baya Bir olayı atlayıp geçiyorum. AMA okuyucu üzülmesin. Demişti Dostoyevski. Sonra kalemlerini kumarda kaybettiğini fark ederek evden çıktı tabi. Yazı Masası boş kalınca ben oturdum. Hiç düşünmeden yazıyorum. Önce, sabun fabrikasının yanmasının Ardından Yahudi tefeciden borç alan ziyaretinde Sirra kadem basan adamın kızından bahsediyorum. Kız altmışlarında Bir bunakla evleniyor. Kötüsü adam frengili kıza da bulaştırıyor ettik. Kız da başkalarına DAHA SONRA. Kız kırkına bastığında adam sekseninde hala yaşıyor ettik. İkisinin de burunları düşmüş. Paraları çok. Şehir Dışında, ama alış verişe düşkün olduklarından, çokta uzak olmayan Bir Konakları var. Cüzzamlılar frengililer Için Ufak Bir saraya dönüşüyor orası ettik. İzlemeniz gerekirdi. Cardio Şarap şişesinden içmeye çekinmeyen ayyaş Bir Sürü şair, yazar, heykeltraş, bestekar, müzisyen ağırlıyorlar. Hepsi hasta. Gulamperestlik Yaygın. Kendi kiliseleri de var sırf Eklendi bunun icin. Fakat BBC muhabirine Şehirde de frengi yayılmaya başladığında kızın kaderi Babasının sabun fabrikasının kaderini paylaşıyor. Içindekilerle beraber askerler, Kapıları kapıyorlar üstlerine; yakıyorlar konağı. Seksenlik adamın kurtulduğu söyleniyor. Bilemiyoruz. Mesele zaten konağın çevresinin sabun kokması. Bu da kızın yandığını doğruluyor.
            Sonra, kalemi mürekkebe batırarak çölün dikenleri Tarafından paramparça edilen Gezginin komik macerasını yazıyorum. Adam Gazete'de Médicale d'Orient adına çalışan, Barrés'in arkadaşı Olduğu Bilinen otuzlarının ortalarında eşcinsel Bir Fransız. Flaubert'in Olabilir ismi. Emin değilim. Eczacı. Çirkin sayılır. Babası İngiltere'de diplomat, annesi Çocukken ölmüş. Eklemlerinde kireçlenme Olan Napoleon Için ilaç hazırlamaya karar veriyor. İskender adındaki şair Sevgilisini de alip Cole gittiğinde umudu bu. İlaç işe yararsa imparatorun gözüne girebilir. Öte yandan Yandan şarkiyatçılık çalışmalarına da devam ediyor. Ilgili Mısır'daki senelik yaşantısının Ardından nihayet Arapça okuyabiliyor ama hala konuşamıyor. Sorun degil. Sevgilisi İskender ayda Fransızcayı sokmuş Dort. Hatta sevgilisi yorgunken mektupları bile İskender yazıyor. Flaubert'in oğlu mektubunun imla hatalarıyla dolu olmasının nedeni bu. Yazı güzel ama. Beyaz insanın üstünlüğünden bahsediliyor mektupta. Bilimsel Bir Araştırma yapmak Üzere yola çıktığını anlatıyor. Develer o dikenleri canları yanmadan yiyorlar. Diyor. Madem öyle bu dikenlerde Bir vitamin olmalı. Çölün en dayanıklı hayvanlarından ilham aldığını, Clavos de Cristo dikeni Hakkında Satım detaylı Araştırma yapmak Için ödenek istediğini belirtiyor. Vs ... Risale bitiyor saygılar. Yaşamının son gününü sevgilisi Iskender'in idam edilmeden Önce Barres anlattıklarından, Barrés'in çıkarımlarıyla güncesine döktüğü yazılardan öğreniyoruz. Flaubert Bir Ay Boyunca topladığı dikenleri sınıflandırarak tenine batırıyor. Teninde hissettiği acıyı, kaşıntıyı, şişkinliği ediyor değil. Ciddi bir çalışma. Bir Süre Sonra Kendi tenine batırmaktan usanarak Sevgilisini denek Olarak kullanmaya başlıyor. Zavallı İskender'e batırdığı dikenler günde bine ulaşıyor. Baya Bir sadizm ciddi. İskender bıkıyor. Sarhoş Ettiği Sevgilisini gece peşinde maymun ediyor ziyaretinde Clavos de Cristo'ların öbek öbek çalılar olusturdugu çukura Çekerek oraya itiyor. Flaubert tam manasıyla paramparça Olarak geberiyor. Ciddi Bir maskaralık. Hemen ölmemesi ettik oradan çıkmaya Çalışırken kıçının ortada kalarak aç gözlü Bir deve Tarafından becerilmesi de AYRICA trajedi. Fransızlar'ın Başına Mısır'da tuhaf hadiseler geldiğinden bu olay gazetelerde Yeterince yankı bulmuyor. Sadece çok yetenekli, gelecek vaat eden ALImin talihsiz ölümü diye on iki üç 've satır geçiyor gazetelerde. Babasıysa eşcinsel oğlunun oldugunu öğrendiğinde İrlandalı karısından Yaptığı yeni oğlunu kucağında tutuyor. Ona Oscar Adını vermeye karar verdiğinde, oğlunun de Profundis'i yazacağını hayal bile edemeyecek Kadar erkek babasıydı.
            Dostoyevski çakır keyif eve döndüğünde ben yatağın Altına saklanıyorum. Kalem kutusunu masanın  üstüne atıyor. Yazdıklarımı okuyor. Saçmalamışım. Diye bağırıp, yırtıyor. Önemli değil. Sonra tekrar yazıyorum. Çünkü Ertesi gün kalemlerini yine kumarda kaybediyor. Sanırım Babasının tecavüz Ettiği kızın sevgilisi Tarafından küvette baltayla öldürülmesinden beri icinde sivri şeylere Karşı Bir düşmanlık var. Oyunculardan da bu Yüzden hoşlanmıyor. Aferdov Adinda yetenekli Bir oyuncunun Hamlet'i oynarken kılıcını sağa sola savurması şahane bulunması için üstüne övgüler almasını çekememiş, onu hırsızlık cinayetle suçlamış ziyaretinde, çariçeye dilekçe yazarak cezalandırılmasını istemişti. Cardio hafta çariçe ONUN kalem tutmasını yasaklayarak Bir sekreter yolladı. O günden beri etmen. Benim icin pek hayırlı olmadı ama bu. Çalışma Odasında Sürekli yarı çıplak Bir Kadın Daha Önce Hızlı Hızlı Yazdığı Kargacık burgacık Metinleri düzeltiyor. Dostoyevski eskiden sessizce yazarken şimdi bağırıyor çağırıyor. Kadın iyice duysun da yanlış yazmasın diye de degil. Kendi sesini işitmekten hoşlanıyor bu adam. Ben de bu evden çıkmak zorundayım artık. Sanırım Tolstoy'un çiftliğine gidebilirim. Bilmiyorum birkac yıl var daha. Gerçi Goethe'nin yanına giderek ona Weltliteratur Hakkında ipucu verebilirim. Bedeni olmayan Bir El Için hayat sonsuz.

Leon Felipe


(Gruppetto Bir notayı besleyen üç Ayrı ses anlamında kullanılıyor. Gerow)


(Defterin notu: Leon'u (M.H Batuhan Alpugan) defter belleğine emanet ettiği güzel bir öyküsüyle anarak.Kullandığı  formatı koruyarak ve edit edilmeden olduğu gibi yayınlıyoruz... (29 Ocak 2015 Tarihinde yeryüzünü terk etti...).


Su Tuzlu değil! Steril! / defter




Su Tuzlu değil! Steril! / defter

Theo Angelopoulos’un  “Leyleğin Geciken Adımı” filminin üzerinden tam 24 yıl geçti. Sinema diliyle savaş ve kıyım kavramları  ve bu terimlerin ürettiği nefret çemberi  üzerine bugüne kadar yapılmış en hazin, yürek burkan bir öyküyü barındırır. Yakıcı requiem ( gidenler için ayin ilahisi) duymak artık o kadar uzakta ve de “geciken adımlarda”  değil, yanı başımızda, bizimle beraberdir  ve de ne hüzünlü ki giderek herkes kanıksamaya başlıyor. İçinde soluklandığımız bölge, toplu kıyımlar, göçler,sürgünler ve gurbet girdabında.  Yıllar önce bu girdabın çekim gücü çok şeye muktedir diye uyarı yazıları kaleme aldık. Oysa ses geçirgenliğinin tıkandığı bir yerde sadece iç yankılar geride kalır. Ulaştığımız noktada çaresizce ve sadece  güzel canlarımızın gidişini izliyoruz. Eğer ki birileri “kötülük ya da şer estetiği” diye bir kavram peşindeyse ve odaklanmasını bu terimlere çevirmek  istiyorsa  tam kalbindeyiz, tam bölgesindeyiz. Akışkan bir nehir yatağı gibi bizi sarıyor tarih seyri.  Hangi temel sebep ve  nedenlerden ötürü bu ağır bilanço hepimizin önüne bırakıldı? Elbet ki bu sorunun yanıtı sadece sosyolojik alanla kısıtlı olamaz, işin içine felsefe, tarih, ekonomi de girer.  Bize öyle geliyor ki sanat-edebiyat öbeğinin de kendisine  sorması gereken sorular  var ve neden  tam kalbinden süzüldüğümüz bunca olay ve kederin içinden bir “kötülüğün estetiği” diyebileceğimiz ve de “Leyleğin Geciken Adım”ını anımsatan bir izleğe rastlanmaz? Bölge sanatçılarının başına ne geldi de sırtlarını  bunca büyük insani felakete çevirdiler? “Tuzlu Su”, evet Su, Tuzlu! Ama o tuz ve su artık çok steril! Ve nerededir Angelopoulos’un  mersiyeleri , ağıtları?
Adorno’un  II. Dünya savaş (Auschwitz) ertesinde şiir yazmanın beyhudeliğini başka bir “hiçlik” duygusunu bilinçlice ve de  abartarak dile getirmişti. Şiir yazmakla cinayet terimini yan yana getirmişti. Oysa artık hem şiir yazılıyor hem toplu kıyımlar olanca vahşetiyle devam ediyor. Birbirlerinin varoluşuna engel değiller!  Adorno daha çok karanlık talebiyle aslında büyük ve tarihsel bir kitle uyanışını arzulamıştı, bir umut belki insanlık içinde büyüttüğü karanlıkla kalıcı bir ışık huzmesi bulabilir diye. Olmadı.  Ama bir biçimde Adorno’nun talep ettiği “karanlık” bunca siyah bir kesitte aslında bir ahlaki ihanet  serencamıydı. Bundan daha büyük bir çöküş ve dibe vuruş başka hangi biçimde olabilirdi? 2 milyonun üzerinde  öldürülmüş  insan, 7 milyon avare, derbeder ve yıkıma uğramış bir devasa coğrafya(Suriye-Irak)!  Ve birkaç imparator bozuntusu devlet yetkilisinin boş iddiaları,adeta tümü nefretin, ölümün, kıyımın yayılması için seferber olmuşlar.  Hayır Adorno! Hayır! Artık zulmetin büyümesi, büyütülmesi için  kimsede soluk ve mecal kalmadı.  Tek gereksinimiz var: dert ortağı sanat ve edebiyatın dili, etkisi. O sonsuz ve kalıcı çığlığıyla.

defter
görseller: "Leyleğin Geciken Adımı" Filminden


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***