
“başkaları
senin söylediklerini duyar
ben ise söyleyemediklerini..” (Japon Haiku'larından- çev. Poetic Mind)
Kışkırtıcı, Şair ruhlu Yönetmenin Ardından..
Japon ve yeryüzü yeni dalga akımının münzevi ve dahi yeteneği yönetmeni Nagisa Oshima 80 yıllık verimli bir yaşamın ardından sonsuzluğa uçtu. Sinema tarihinin unutulmaz yapıtlarına imza atan Nagisa, Japon yeni dalga akımının öncü isimlerinden sayılırdı. O akım ki hiç kuşkusuz sinema tarihinin en parlak sayfalarından sayılacak. Avrupa ve özellikle Fransa’dan önce çok radikal ve aynı anda sert bir dönüşümün habercisiydi. 1976 yılında New York film festivalinde gösterimi yasaklanan Ai No Corrida, bütün sinema severler tarafından bir Eros –Thandos düzlemi olarak kabul edilir ve sürükleyici öyküsü, yaşanmış bir öyküden hareketle düş-gerçeklik köprüsünü ve dengesini havaya uçuran bir yapıt olarak belleklere kazınır. Oshima’nın “Aşk ve Umut Kenti”; “Duygu İmparatorluğu” ve Ko Nakahira’nın “Vahşi Meyveleri” filmleri Yeni Dalga Japon sinemasının başlangıcı sayılır. Kimi zaman Oshima’nın kullandığı sinema dili Godard’la paralellik gösterse de aslında birbirinden apayrı bir menzile doğru süzüldükleri çok sonralar fark edilir. Çünkü Japon yeni dalga akımı çok daha “uslanmaz”, ele avuca sığmaz ve terim yerindeyse “sert ve uzlaşmaz ” bir rüzgar estirdi. Belki de Japon toplum yapısı, tarihten gelen gelenek esintileri, söz konusu yönetmenleri daha radikal bir anlatım diline yönlendirdi. Oshima’nın bütün ilk evre filmleri tartışmasızca birer baş yapıttır. Sonraki dönemlerde bazı sinema eleştirmenleri Oshima-Godard-Fassbinder’i yeni kuşak sinema üçgeni olarak adlandırırlar, haksız da sayılmazlardı. Onu “Kızıl yönetmen” olarak adlandıranların elbet ki bir politik gönderme yapmadıkları da açıktı, çünkü kırmızı onun en çok sevdiği renkti. Filmlerinin temel taşında gezinen cinsellik, sevgi, ve suç çemberi, onun sinemayı tanımlamasına da yansır ve aslında film yapmayı bir çeşit “suç işlemek” olarak görüyordu ve bunu da açık açık dile getiriyordu. Aynı eksendeki bir soruya şu yanıtı verir: “Film yapmak suç işlemekle eşdeğerdir, siz tek başına çok kolaylıkla suç işleyebilirsiniz, ama gizli ve toplu bir eylem için çok zorlu bir süreç var karşınızda.”
Evet, Oshima, sinemanın bu sert çekirdeği yok artık, uzun ve sonsuz bir yolculuğa çıktı, Hiroşima’nın ruhundan beslenen çağın önemli sanatçısı, Haiku yurduna göç etti. Uzun süre önce beyin kanaması geçirdi ve sonunda perdeyi indirdi, son zamanlarda ve hasta yatağındaki beyini sanki filmlerinin ortak zemininin rengi gibiydi: kırmızı! Harika bir beyin, fırtına kapanı, kızıl- kan kırmızı bir rüya...
Borges Defteri