Siveta 'ya
Noel akşamı, ihtiyaç listesinde yazıldığı üzere, eve gelirken
antrikot aldım.
Madeleine onu tencereye koymadan önce, baharatladı, düzgün
geometrik şekillere ayırdı ve bir sanat eseri gibi dizerek fırına verdi.
Koskoca bir yılın tümü devrilirken, saniyeler içinde sofraya geldi
antrikot.
Büyük bir gürültü kopmuştu o sıra, kulak kesildim, ne bileyim bana
öyle geldi ki, milyonlarca sığırın böğürmesi eşliğinde yeni yıla giriyoruz
sandım.
Varyeteler ve dudak uçuklatan şovlar arasında. Bazı tv'ler hukukun
olmadığı yerde adalet ve demokrasiden söz edilemeyeceğini haykırıyordu
nasılsa!..
İsa'nın kanı da sızıyordu dudakların kıyısından, ağızlar
köpürüyordu azgın denizlere özenircesine...
Bir kişneme sesi dehşet veren kakofoniyi bastırdı aniden. Bir
ulumaya benziyordu ama, içimizden biri nasılsa korktu ve teke gibi hoplayıp
zıplayarak, kıyı köşeye kaçtı ve korkusunu dağıtmaya çalıştı.
Biri de kış uykusuna yatmış ayı gibi, dalıp gitmişti kanepede.
Yan odadan dehşet verici kahkahalar geliyordu, çınlıyordu sanki
oda.
Kimsecikler yoktu oysa orada, salonda toplanmıştık bütün konuklar.
İrkilerek odaya girmek istedi biri, korkusunu yendiğini göstermek
istiyordu belki de
Baka kaldık.
Odanın içinde acayip varlıklar ve tanrı olduğunu sandığımız biri,
baş köşeye oturmuş, deli gibi kahkahalar atmayı sürdürüyordu.
İçlerinden birinin ağladığını gördük ve suskunluk içinde
olacakları bekliyorduk.
Şeytan ağlıyor dediler, anladığımız kadarıyla, tanrı gene
başaramadın diye alay ediyordu onunla...
Meleklerden biri öne çıktı, bize bakarak;
O tanrı değil dedi, gerçek Mefistofeles o. Bir katil.
Kabil'in büyük babası, Adem'i doğuran.
Madeleine kolumu çekiştiriyordu.
Uyandım!..
ULUS FATİH