Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



YAZ BİTERKEN // Hakan İşcen





Evet, böyle yaşamayı biz kendimiz bize seçtik.
Madem öyle, Defter’in 16.yıl anısına…


YAZ BİTERKEN

 Furuğ’a.


Yaz biter: sen maviyi hatırla.

Gül solar: hatırla kokusunu

ve tomurcuğun sabrını.

Kar bu, erir: sen sessizliği hatırla.

Güneş batar: yüzündeki kızıllık kalsın.

Hatırla o gülümsemeyi

ve son öpüşün sıcaklığını: gelenler gider.

Yağmur diner: sen tenine düşen ilk ürpertiyi hatırla

Ve yanaklarında kuruyan çocukluğunu.

Kurşun deler, bıçak keser:

Sen zalimin tereddüdünü hatırla.

Uçar gider rüyalar: aklında uykunun hafifliği kalsın.

Şiirler de unutulur:

Sen herkesin unuttuğu o sözcüğü hatırla

Hatırla ki

ölmesin kuşlar.



Hakan İşcen


BİR CİNAYETİN ANATOMİSİ // Ulus Fatih





                                                            Siveta 'ya

Noel akşamı, ihtiyaç listesinde yazıldığı üzere, eve gelirken antrikot aldım.

Madeleine onu tencereye koymadan önce, baharatladı, düzgün geometrik şekillere ayırdı ve bir sanat eseri gibi dizerek fırına verdi.

Koskoca bir yılın tümü devrilirken, saniyeler içinde sofraya geldi antrikot.

Büyük bir gürültü kopmuştu o sıra, kulak kesildim, ne bileyim bana öyle geldi ki, milyonlarca sığırın böğürmesi eşliğinde yeni yıla giriyoruz sandım.

Varyeteler ve dudak uçuklatan şovlar arasında. Bazı tv'ler hukukun olmadığı yerde adalet ve demokrasiden söz edilemeyeceğini haykırıyordu nasılsa!..

İsa'nın kanı da sızıyordu dudakların kıyısından, ağızlar köpürüyordu azgın denizlere özenircesine...

Bir kişneme sesi dehşet veren kakofoniyi bastırdı aniden. Bir ulumaya benziyordu ama, içimizden biri nasılsa korktu ve teke gibi hoplayıp zıplayarak, kıyı köşeye kaçtı ve korkusunu dağıtmaya çalıştı.

Biri de kış uykusuna yatmış ayı gibi, dalıp gitmişti kanepede.

Yan odadan dehşet verici kahkahalar geliyordu, çınlıyordu sanki oda.

Kimsecikler yoktu oysa orada, salonda toplanmıştık bütün konuklar.

İrkilerek odaya girmek istedi biri, korkusunu yendiğini göstermek istiyordu belki de

Baka kaldık.

Odanın içinde acayip varlıklar ve tanrı olduğunu sandığımız biri, baş köşeye oturmuş, deli gibi kahkahalar atmayı sürdürüyordu.

İçlerinden birinin ağladığını gördük ve suskunluk içinde olacakları bekliyorduk.

Şeytan ağlıyor dediler, anladığımız kadarıyla, tanrı gene başaramadın diye alay ediyordu onunla...

Meleklerden biri öne çıktı, bize bakarak;

O tanrı değil dedi, gerçek Mefistofeles o. Bir katil.

Kabil'in büyük babası, Adem'i doğuran.

Madeleine kolumu çekiştiriyordu.

Uyandım!..

ULUS FATİH


E*BOOK // Ulaş Başar Gezgin



MiLAN KUNDERA ATLASI



Ulaş Başar Gezgin

E*BOOK

BORGES DEFTERİ


"Kırık faylara kurulmuş benliğin kırılma noktası,

Yeni faylarla kırılacak benliğin kurulma noktası.

Tanımlanabildiği an, tanımlanamaz olanlar;

Tanınmaz hale geliyorlar tanım kaldırırlar.

Kırıkları kim dikebilir, kim teşhis edebilir ki o zaman?.."

İndirebileceğiniz Direkt Link:


Şair // Leon Felipe




“Şair”

Derler ki sabahları erken uyanması gerekirmiş şairin, müezzinden evvel!

Derler ki sabahları erken öldürürmüş şairler, müezzini de sonra

ama ne derler ve kim der bunları bilinmez de şair der ki:

" Kim kurar bilinmez bu kitabı

Kuran kimse çözen yakınındadır elbet de kardeşim

Ölen benim sana ne oluyor?"

Koyunlar kavgaya başlamışlardır sonraki zamanda kim benden önce atar kendini uçurumdan diye.

Şair de demiş ki o ara

" Ben koyunum. Ölümle cenk etmek bana yeğdir. Size ne!"

Leon Felipe
(defter arşivinden)
Radio Poem


Shcopenhauer!





Hiçbir şey onu telaşlandırıp heyecanlandıramaz artık. Bizi dünyaya bağlayan ve bizi(kaygı, yakıcı arzu, öfke ve korku dolu olan bizi) sürekli acı içinde ileri geri sürükleyen binlerce istenç bağı: o hepsini kesip paramparça etti. Gülümseyerek geriye, şu anda oyunun sonuna gelmiş bir satranç oyuncusu gibi kayıtsızca önünde duran bu dünyanın düşsel görüntüler geçidine bakıyor!..” 

 Shcopenhauer; “World as Will”- cilt 1, s. 390 
 -(çev. poetic mind)

Radio Poem


Bu mevsim bir kış değil...// Sufi.



Ve bir gece, kendi isteğiyle yeryüzünü-yaşamı terk eden

dostum  Ziya Alpay için.

 

Bu mevsim bir kış değil, ama acıdır Ziya,

gel ve tanımla beni şimdi,

belki de son sözlerimi söylüyorum,

sonra şehrin mahremine sığınacağım.

Son sözlerimi söyleyip mülk toprağına

kelebek tarlasının ortasına düşeceğim,

ne olacağı belli,

bu cağda bir derviş gibi tutunamaz herkes!

veda etmeden gitmeyeceğim,

ıtır kokan bahçelere,

yürüyoruz Ziya, nasılsa tozlu yolları, yılları sayan birileri çıkar.

Kandilimi söndürmeye kadar nefes ancak var,

oysa "bak daha neler yapacağız" demişti pirim,

neden bir tek o anladı lisanımızı ?

o konuşurken sanki Ay lisanıyla yürüyen bir bölük üstümüze gölgeleniyordu.

ve bir sana, bir bana uzatırdı ellerini,

"çile dikkati aldıydı akıldan" diyerek.

Ürkek zihinler eşyayla süslüdür Ziya,

ve biliyoruz artık: suları hırpalayan kunduz tayfası çaldı denizlerimizi.

Sahil

Sana

Çok yakın, sakın yorulma.

 

biliyorsun, sessiz roketlere ithaf edilen çocuk kalbiyle susacağım.

 

Borgesdefteri (nokta:hayat) , ya da "ya hu" sıra numarasına kayıtlı sesimle.

 

 

toprağın,

kardeşin,

 

Sufi.



Şiir Ve Eleştiri Tekniği // Enis Batur





1. Cumhuriyetin başlangıcından günümüze kadarki süreci dikkate alırsak, bugün, bir Türk şiir eleştirisinden ya da eleştiri üslubundan söz edilebilir mi? Edilebilirse bu üslubun genel özellikleri nelerdir?Bu eleştirinin oluşmasında hangi eleştirmenlerin katkısı olmuştur?

2. Bir şiiri çözümlerken belirleyici olan analiz öğeleri nelerdir? Eleştirel yaklaşımımızın ve/veya çözümlemenizin temelinde yer alan kuramsal poetik ilkeleri nasıl tanımlarsınız? Tanımlamak ister misiniz?

Bugün ya da dün, bir "Türk şiir eleştirisi"nden, "üslubu"ndan söze tmek güç görünüyor bana. Hemen söylemeli: Şairleri, şairlerin şiir üzerine, şairler üzerine yazdıklarını ayırıyorum; onları 'üstmetin'ler saymıyorum, doğrudan Edebiyat'ın içinden gelen, içinde kalan ürünler şairlerinki. Türk şiiri hakkında en sağlam kaynak bu, benim gözümde. Ne yazık ki, hayli dağınık bir toplamdan söze diyoruz; yeni kuşak okurlarının bir araya getirmekte zorlanacakları ortada. Doğrusu, oldukça kapsamlı bir seçki hazırlamak bu konuda: Şairlerin 'şiir sanatı' denemeleri, şiir okumaları, söyleşileri yan yana getirildiğinde bu verimli damar hakkıyla değerlendirilebilir.

Şairleri ayırdığımızda, bir avuç isim kalacak elimizde. Tanpınar-Ataç ikilisinden başlayarak günümüze uzanan çizgide, gem~l hatlarında izlenimci bir eleştiri yazısı egemen. Hiç mi çözümleme yapılmadı? Elimizin altındaki örnekler sayıca yetersiz bir yandan, bir yandan da yöntembilimsel çeşitlilik zaafı göze çarpıyor. Akademik üretim, üzerinde durulamayacak ölçüde cılız, istisnalar kuralı bozmuyor. Oysa, asıl katkı Üniversite'den gelmeliydi. Yayın ortamı da özendirici değil bu konuda. Son yıllarda göze batan bir eğilim, 'bildiri' ağırlıklı etkinlikler aracılığıyla gerçekleşen kuşatmaların öne çıkması. Bir ivme sağladı şiir eleştirisine sempozyumlar, kollokyumlar. Gelgelelim, bir noktadan sonra 'üniform/ize' yaklaşımlar ağır basıyor o güzergahta da.

Sonuçta, dönüp bakınca şiir eleştirmenlerinin nüfusu beliriyor zaten: Cöntürk'den Mehmet H. Doğan'a, Orhan Koçak'a birkaç kahraman.

Şiir eleştirisinde üç temel yaklaşımın ortak yaşaması bana önemli görünüyor: Bağlama oturtma, yöntembilimsel çözümleme ve yorumlanması. Şiir üzerine, bir şiir üzerine,bir şair üzerine söz almaya koyulmak için gerekli bulduğum.eksenler bunlar. Her yazılı metin, halka halka genişleyen bir bağlama aittir sökmeye çalışmak gerekir. Böyle bir okumayla yetinemeyiz: Her metin yapı/kuruluş denklemlerine dayanır, izlekler oluşturur ya da geliştirir, ezgisel, anlamsal özellikler ortaya koyar, sökmeye çalışmak gerekir. Aynı anda, bütün bu ilintilendirmelere ilişkin bir yorumsal tavır getirmeyi üstlenir eleştiri. Şüphesiz donanımı, yeteneği, bakışımızın zenginliği ile düz orantılı bir sonuç getirir önümüze: "Kitap bir ayna gibidir" der Lichtenberg: "Bakan bir maymunsa elbette bir havarinin görüntüsünü yansıtamaz".

On yıl önceydi; 'E/Babil Yazıları' başlıklı kitabım için bir tür 'sonsöz' kaleme aldıydım: 'Eleştiri Üzerine Söyleşi'. O gün bugün düşüncelerimin, optiğimin değişmediğini söyleyebilirim: Yaratıcı bir yaklaşım getirmediği sürece, ister nesnel olsun ister öznel, hiçbir eleştiri metni beni ilgilendirmiyor. Muğlak, müphem, elden sıvışıp giden bir niteleme mi, sanmıyorum: Okuma biçimiyle benim okuma biçimimi değiştirebilen, yargıç edasına bitişmeyi tek tasası saymayan Eleştiri'ye gereksinmem var.


Enis Batur 


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***