Felsefenin
olduğu günler vardır. Yaşamı anlamlandırır bizim için. Kader: dünya
büyüklüğünde bir kitaptır. Herkes bu kitabın bir bölümüdür. Bizden başka;
bizler bu kitabın boşluk bölümleri,
kitaba yazılan sert eleştirileriz. O günlerden bir gündür işte bugün!
Öyle hissediyorum. Uykulu gözlerimle,
ağır ve daha uyanmamış zihnimle bir
kurşun kaleme benziyorum, yersizce
kağıdın canına okuyan kurşun kalem, öylesine boş boş çizgiler çiziyor, yazıyor. Yazma
istenci olmayan kurşun kalem.
Ama
yazıyorum: kendimi kaybetmek için. Acaba başkaları da kaybolduklarında
yazıyorlar mı? Çevremi izliyorum, bakıyorum, kaybolmaya ramak kaldı. Coşkun değilim. Kederliyim. Kendimi
kaybediyorum. Kendini kaybeden birisi
tıpkı bir nehir gibi denize ulaşmalıdır, rüzgarla denize savrulan kumlar gibi
güneşte kavrulmamalıdır. Kumlar üzerindeyim. Güneş kumların üzerine vuruyor,
buharlaşıyorum.
Kaleme aldığım son yazılarımdan üzerinden
birkaç ay geçti. Bu sürede hep rüyamda başka
birisine dönüştüğümü gördüm, başka birisinin yerine yaşadığımı ve bu durumda
kendimi mutlu hissediyordum. Gerçi mutluluk anlıktır ve sonra kaybolup gidiyor.
Ama şunu hissediyordum: o eski ben değilim. Sanki yoktum! Hiç olmadım. Sanki hep başka birisiydim. Başka birinin
beynini taşıyorum. Kendi için
düşündüğümü sanmıyordum. Düşünmüyordum
bile. Öylesine yaşamışım işte. Bugün
sevdiğim kimse olmak istiyorum. Belki de olmak istediğim budur, o sevdiğim
kişilik. Bir şey yaptım gerçi, ama
aradım. Kafamı ellerimin arasında tutuyorum. Dirseklerimi masaya dayıyor, gözlerimi kapıyorum. Şimdi, daha önce hep
“olduğum” kimseyim. Olmak istediğim ve sevdiğim o “adam”.
Fernando Pessoa
Portekizce’den
Çev. Sufi.