Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



Natama Dergisi; 17. Kez yeryüzne merhaba diyecek




17. sayısıyla bir yıl aradan sonra yeniden, bu sefer bir “şiir dergisi” olarak yayın hayatına dönüyor Natama. Geçen sene “başka budalalıklar” aradığımızı ifade eden bir veda metni yazmıştık; Natama’ya aynı isimle ama bizce “büyük bir değişim”le devam etme kararı aldık. Enis Akın’ın yönetimini üstlendiği yeni Yayın Kurulumuz Ali Erbil, Davut Yücel ve Nur Alan’dan oluşuyor.
“Büyük değişim” şöyle bir alt metine dayanıyor, yıllardan beri bu topraklarda zaten şiir üzerine şairlerden başka pek kimse yazı yazmazdı. Ancak son zamanlarda şairlerin şiir üzerine yazdıkları düzyazıların da azaldığını gözlüyoruz; şairler arası yazılı iletişim ve şiir üzerine düzyazıyla düşünmek azalıyor. Oysa bu, sosyal medya uygulamalarına teslim edilemeyecek kadar önemli bize göre. Dolayısıyla bu yeni yayın dönemimizde şiirleri, şiir üzerine yazılmış makale niteliğindeki düzyazılarla birlikte seçmeye karar verdik. Düzyazı deyip de geçiyoruz elbette, düzyazının şiir üzerine –ve iyi– olması dışında bir sınır çizgimiz yok. Sayfalarımızda şairlerin hem şiirlerini hem de düzyazılarını okuyabileceksiniz.
Bu sayının hem şiir hem de düzyazı veren isimleri alfabetik olarak, Ahmet Keskinkılıç, Ali Erbil, Alper Öz, Burcu Dikici, Coşkan Tugay Göksu, Davut Yücel, Enis Akın, İlker Şaguj, İnanç Avadit, Nur Alan, Ömer Faruk Abacı ve Öztekin Düzgün.
“Geçerken Konuşulanlar” bölümünde Turgut Uyar’ın eski arkadaşlarından Sinan Fişek’le yapılan kısa bir söyleşi, “Görsel Dosya” bölümünde Sevinç Çalhanoğlu’unun çalışmaları gibi Natama’nın bazı eski güzellikleri sürüyor.
Güven Turan, Melih Özel Ubıh ve Necmi Zekâ’nın şiirleriyle, Hande Ası’nın düzyazısıyla katıldığı dergide “L=A=N=G=U=A=G=E Poetry” üzerine oldukça özenerek hazırladığımız bir dosya, bir kaza üzerine ortaya çıkan şaheser Keith Jarrett’in Köln Konseri üzerine bir yazı ve şiir çevirisini kuantum fiziğiyle karşılaştıran ve hiç de şaka yapmayan bir akademik makale çevirisi yer alıyor.
Ayrıca yine iletişimi arttırma saikiyle, bu sayıdan itibaren kitap değerlendirmeleri yapacağız; bu ay değerlendirilen şair ve yazarlar arasında Anita Sezgener, Cuma Duymaz, Edgar Allan Poe (çevirileriyle), Kadir Yanaç, Liman Mehmetcihat, Mustafa Çevikdoğan, R. D. Laing ve Ufuk Akbal yer alıyor.




TARANTA-BABU’YA BEŞİNCİ MEKTUP // Nazım Hikmet





TARANTA-BABU’YA BEŞİNCİ MEKTUP // Nazım Hikmet
Ağustos 1935

Görmek
       işitmek
              duymak
                      düşünmek
                              ve konuşmak
koşmak alabildiğine
başı dolu
      başı boş
koş-
     -mak...
Hehehey TARANTA-BABU
                         hehehey,
yaşamak ne güzel şey
                   anasını sattığımın
                                yaşamak ne güzel şey...
Düşün beni
kollarım, senin üç çocuk doğurmuş
                                geniş kalçalarındayken…
Düşün sıcak…
Düşün kara bir taşa damlayan
                           çırılçıplak
                                       bir su sesini...
İstediğin yemişin
             rengini, etini, adını düşün...
Gözdeki tadını düşün
kıpkırmızı güneşin
                     yemyeşil otun
                            ve koskocaman
                                  masmavi bir çiçek gibi açan
                                            ay ışığının…

Düşün TARANTA-BABU!
İnsanoğlunun yüreği
                    kafası
                           kolu
yedi kat yerin altından
                           çekip çıkarıp
öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki
kara toprağı bir yumrukta serebilir,
yılda bir veren nar
                bin verebilir.
Ve dünya öyle büyük,
öyle güzel
       öyle sonsuz ki deniz kıyıları
her gece hepimiz
       yan yana uzanıp yaldızlı kumlara

yıldızlı suların
       türküsünü dinleyebiliriz...

Yaşamak ne güzel şey
               TARANTA-BABU
                              yaşamak ne güzel şey…
Anlayarak bir usta kitap gibi
bir sevda şarkısı gibi duyup
bir çocuk gibi şaşarak
                      YAŞAMAK...
Yaşamak:
birer birer
       ve hep beraber
                 ipekli bir kumaş dokur gibi...
Hep bir ağızdan
              sevinçli bir destan
                              okur gibi
                                        YAŞAMAK...
.  .  .  .  .
.  .  .  .  .  .  .  .  .

YAŞAMAK...
Ne acayip iştir ki
       bu ne mene gidiştir ki TARANTA-BABU,
bugün bu
"bu inanılmayacak kadar güzel"
bu anlatılamayacak kadar sevinçli şey:
böyle zor
bu kadar
        dar
böyle kanlı
        bu denli kepaze...


NAZIM HİKMET


Ritsos ve Taşlar // Elif Firuzi





"Belki de bir ayin merasiminde
Gelip gittiğim bu yer
Bir taş biriktirmek içindir bir zerreden."
E. Firuzi


Ritsos ve Taşlar
Taşların ayak sesleri de atların ayak seslerine benzer mi Bay Ritsos?
Tiki tak, tiki tak, tiki tak..
Yoksa taşlar fısıldayarak mı yol alıyorlar?Nasılsa hiç yakalanmıyorlar..Tam kafamızı çevirdiğimizde köşe başlarını tutmuş oluyor taşlar. Yahut serverip sır vermez serdengeçtilerdir onlar, bizimle köşe kapmaca oynuyorlar. Yoksa sessiz bir heyelan mıdıronlarınki, Dünya’nın ki gibi.. Sizin taşlar, bizim taşlar, taşlarımız. . Kavimden kadîmetelaşlarımız. Yola dökülüp, yoldan dökülüp, akıp gidiyorlar. Taşlar, kim bilir hangi geçmiş ruhların suretidir, sudan izler taşıyan. Taşlar ne zaman yol oluyor, yol ne zaman su? Su ne zaman gölge? Belki de taşlarinsandanhikâyelertoplayıp ketum bir kokuylagizliyordur içlerine, amber niyetine.
Ütopik bir tesadüfle görüyorumRitsos adını, yol kenarında: “Ve sonra sadece taşlar kaldı”diyor şairyola çekingen asılmış bir tabelada. Takip ediyorum onu, kentte durgun bir öğle sonu.
Görkemli bir kapı belimi kavrar gibi çekiyor beni içeriye. Mütevazibir görevli buyur ediyor girişte. Tarihin ve azınlık olmanın bütün mahcubiyetiyle gülümsüyor bana. İnsana, gülüşüne ısınıyorum. Sanki medeniyetten yapılmış bir tepeye tırmanır gibi çıkıyorum yüksek merdivenleri.  Yüksek tavanlı, yüksek kirişli, vefakârbir bina. Küçük talebe elleri görmüş demir tırabzanlar, çocuk seslerini çoktan unutmuş. Sıcak sınıflar boş soğuk odalara dönüşmüş, hatıralar dolaplara kaldırıp kilitlenmiş; ikiye ayrılmış bir küre,kurşun kalemler, açılmaktan yorulmuş, küçücük kalmış boya kalemleri, ürkek el yazılı defterler, kağıttan kayıklar, dokunulsa dağılacak kitaplar..
Uzak bir zamandan Ritsos yansıyor perdeye, mavi bir denizle söyleşiyor;“taşlar” diyor. Taşlar derken kıymetli kitaplardan bahseder veya nadide bir şeye dokunur gibi itina ediyor şair. Ritsos taşları belki de antik Yunan heykellerinin önünde saatlerce oturduğu ve onların destanlarını dinlediğiiçin seviyor. Durup onunla söyleşiyorum..
Sevgili Bay Ritsos,
Talihe bakın ki sizinle taşlardan tanışıyoruz. Şiirden tanıştığımızı da söyleyebilirdim veya demokrasiden veya Ege’den, aşktanama en çok taşlardan tanışıyoruz işte.Taşlar şiirle ve ayaksesleriyle girdiğinden beri hayatıma.

Şeytan Adası’na düştüğünüzde, kesin ve yalın bir sürgün hayatınızın dört duvarıyken yüzünüzü taşlara döndünüz. Belki de bazı taşlar, varoluş hedeflerini biliyor ve sizi bekliyorlardı.Siz de onları ayrı ayrı kumaşlar gibi keşfettiniz; mermerşahi, tartan,filafil, fresko, atlas,satin,haki…Ve onlara ne tanrılar ve ne kahramanlar nakşettiniz…Öyle güzel ve alımlı suretler çizdiniz ki onlara sürgündeki hücre arkadaşlarınız isyan etti: “Nasıl da genç ve güzel tanrılar çiziyorsunuz; bağ, bostan gülistan’mış gibi hayatımız!Yaşadığımız bu sefil hayatı neden anlatmıyor ve duyurmuyorsunuz? Yoksunluk, eziyet ve şiddet dolu bir dünyada nasıl oluyor da resmettiğiniz hiçbir şeyde biz yokuz?”dediler. Hatta o kadar öfkelendi ki arkadaşlarınız sonunda şu cümleyi de duydunuz;  “Bay Ritros!..Delirdiniz mi yoksa,kendinize geliniz!” Siz tanrılarla ve taşlarla konuşmaya devam ettiniz ve sevgiden, aşktan dem vurdunuz. Görkemli aşklar için tutkulu yüzler yonttunuz taşlarınıza.İnatçıydınız, taşlara her daim inandınız. Oysa ne çok fırtına gördü o taşlar:
Ani bir Rüzgâr esti. Ağır pancurlar gıcırdadı.
Yapraklar toprak üzerinden havalandı uçup gittiler
Sadece taşlar kaldı. Bunlarla idare etmeliyiz şimdi.
Bunlarla- tekrarlar- bunlarla…Gece mor dağdan inerken
Ve anahtarlarımızı kuyuya atarken
Taşlarım, taşlarım – der- tanımadığım yüzlerimi ve bedenimi
tek tek yontayım, bir duvarın üstünde kuvvetle sıktığım elimle.
Gök şimdi, yaralı bir martı,
Süzüldü denize.
Sana kargaşalığın üzerindeki
köprüyü kurmaya çalışan bu el
kırıldı.
Bak bana:
Ne kadar çıplak ve suçsuz
duruyorum önünde.

Ani bir rüzgâr yeniden estiğinde görkemli bir törenle yakıldı bir kitabınız! Siz yine de EROTİKA!!diye bağırdınız ve “Çocuğun gördüğü düştür barış” dediniz ardı sıra. Bizim yakadan yankı aldı sesiniz..
Sonra taşlar uzo uzattı size; Kalimera!Siz,yasu!dediniz. Şiirleriniz Ege’den esti bize.  Biz yıllarca bildik Zorba’yıve  zeybetiko oynadık.
Sonra, sonra..
Yavaş yavaş çekildi aramızdan biraz üzülmüş gibi
Tuhaf bir şekilde dinginlik içinde, bulmuş gibi
Büyük, dile getirilemez bir şey-başsız bir heykel, bir yıldız, bir doğru
Son ve biricik doğru;-hangisini?-ona sorduk. O
Konuşmadı, sanki öğrenemeyeceğimizi ne de öğrenmek istemeyeceğimizi
Biliyormuş gibi.
İlk taşı
Biz attık ona, dostları. Düşmanlarının canına minnet.
Duruşmada
Sordular ona, bir daha sordular. Tek sözcük çıkmadı
Ağzından. O zaman başkan
Hızla çaldı zili, bağırdı, öfkelendi; sessizlik olsun diye,
Sanığın sessizliği duyulmasın. Oy birliğiyle verildi yargı.
Teker teker geri döndük ve alnımızı duvara dayadık.
Bu eski okulun yüksek beyaz duvarında karşınızda duruyor ve küçük bir talebe gibi taşlarla daha neler konuştuğunuzu, onlardan neler öğrenip onlara neler söylediğinizi merak ediyorum.  Sanki beni duymuş gibi bir fısıltı dökülüyor duvardaki dudaklarınızdan:
Ve sonra taşlar kaldı.
Kainatın sırrına ermiş gibi tekrarlıyorum..
“Ve sonra taşlar kaldı.”
İşte bu pek hüzünlü Bay Ritsos..O yüzden, şimdi bu mektubu yazarkenbana biraz deniz veya biraz müzik lazım.. Deniz oldukça uzak, uzanıp birkaç tuşa dokunuyorum oturduğum masada ve bulduğum bir melodinin beni yatıştırmasını umuyorum. Müzikle birlikte kilise korosu gibi inişli çıkışlı çalıyor kalbimde. Derken atlar sökün ediyor dörtnala, kalbim yuvarlanıyor yerinden ve taşlara karışıyor.Yuvarlanırken bir ritim bile tutturuyoruz birlikte; tik tak, tiki tak, tiki tak..Sonra taşlar..Sonra taşlar yoldan yola, yoldan yola..
Taşlar yeniden yol alıyor, ayak izlerimizden ve gölgelerimizden yeni hikâyeler, yeni şiirler toplayarak.
Taşlar için üzülmeyin artık Bay Ritsos..
Efharistopoli file

Elif Firuzi


* “Ve sonra Taşlar Kaldı” (Ritsos), KirkorSahakoğluÜtopyasergisi, Galata Rum Okulu, Haziran 2017.
Efharistopoli file:Çok teşekkürler dostum




15 yıldır "Ay yüzüyor" ...





"Kuşlar üçüncü zamanda ortaya çıktı,
 Aşk tebeşir çağında
Ben onu bunu bilmem
Ayın elinde hatmi vardı..." // M.C. Anday

15 yılın emeği,  deftere emek veren bütün ama bütün yazar, çizerlerine, şairlerine kır çiçekleri olsun.

15 yılın emeği, yaşama veda eden defter yazarı canlarımıza,  deftere inanılmaz katkıları olmuş, o pak  ruhlara armağan olsun, bir edebiyat oluşumu için çok büyük bir hüzün yumağı ve kayıplardır: Süha Tuğtepe, Ömer Serdar, Batuhan Alpugan(Leon Felipe), Ziya Alpay, Doğan Ergül ve desteğini asla esirgemeyen o güzel insan Kerem Kamil Koç.

15 yılın emeği, canımızdan çok sevdiğimiz, gülüşlerini gülüşümüz, hüzünlerini hüznümüz saydığımız tüm kıymetli okurlara gitsin.

Defterin manevi baş yazarı,şairi ve  her konuda düşüncesine, önerisine, yol gösterici ışık saçan düşüncelerine baş vurduğumuz ve de aslında defterin isim babası sayılan (Borges’e Mektubu) Enis Batur’a uzun ama uzun üretken yıllar dileyerek, bütün defter yazarları, şairleri, okurları adına verdiği büyük destekler için teşekkür ediyoruz.

Bunca yıl, nice köy kütüphaneleri kurduk hep beraber (öyküleri defter de var), nice tanımadığımız okurun kütüphanesini (karşılıksız) kitaplarla zenginleştirdik,  uzak köy, kasaba, şehir demedik bu konuda. Sayısız öğrenciye eğitim bursu sağladık, hala da devam ediyor, şu an 5 öğrenci defterin eğitim bursunu alıyor, bir yığın yayına (dergi, kitap, vs) ciddi katkısı olmuştur, ister maddi, ister manevi…

defter işte böyle bir zerre, hep ama hep rüzgarda savrulan. 
Küllerinden yeniden doğan kıymetli yazarlar, şairlerin la mekanı…  

“Siz alınmayın
Hayatımızı nar gibi çoğaltan,
Mert insanlar.
Üretmenin tadını,
Alınandan yüreğine akıtan;
Söze sevgi veren,
Önü arkası engin güzel insanlar…
Biliyorum yaşadığıma sevinmeyenler,
Sevinecek çekip gitmeme.
İşte buna inat yaşıyorum.
Kapatıyorum kan yollarını kinle…” // Süha Tuğtepe

Defter



ben'lik // Ela Dincer






anlamak, bir yokluğa yanıt olmaktır
...
çıplaklığına soyunduğum hafiflik, ey!
baştan çıkardığın bu aklı kurtar, yer çekiminden bir “ben” yanıtı olsun, anlamanın

kendimin kabuğu olayım ve içli şeyler ürpertici tanığı olayım çekirdeğimin
çatlayışın, yükselişin, açılıp dağılışın sonra, solacak her şey…
(biliyorum) ince bir gerginlikle gerecek, örümcek, ağını -önce ağrıma,

dönüp duruyorum, biçimin alışkanlığında
gün, her gün tekrarlıyor ulaşılamayan sözlerimi (alıştım buna) ama, henüz bilmiyorum
bir yokluk biçimiyim belki, belki biçimsiz bir ses
ve yankılanıyorum: “dün neydi biriken bugün dağılan, ne”

sınırındayım belki kendi'liğin biri fırlatsın beni ('mi)
sen ama, izleri umurundan söküp atan baktığım suyun yüzündeki yüzümü unutmaktan ol'an, ey hafiflik!
saydam lekeyim, aklımdan silinemeyen belki, belli belirsiz damlada, ıslak tutunuş, göğün şehvetinden düşen et belki,
belki de, “belki...” demenin ürpertisinde

yanıt yokluğu...

Ela Dincer


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***