Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



Kitap! // Ulus Fatih




Okumanın bir çok yolları ve sonuçları vardır. Zor okunan kitaplar, kolay okunan kitaplar, etkisi kalmayanlar, hiç unutulmayanlar vb. Zor okunan kitaplar iz bırakır. Bu bir kuraldır ve değişmez. Etki ile anıyı karıştırmamak gerekir, Quasimodo'yu anımsıyorum, Kaptan Nemo'yu da (Denizler Altında Yirmi bin Fersah kolay okunan bir kitap değildir ama, öyle sanılsa da, çünkü ilk kez karşılaştığınız bir  konu, başka bir dünya kolay sanılmasa gerek), Beyaz Lale'yi de, Japon Baskını ve Ak Zambaklar Ülkesi'ni de, uzayabilir çetele, Zaloğlu Rüstem, Kurt Kanı, Harp ve Sulh, Sefiller ve Gazap Üzümleri gibi... Hiç biri iz bırakmadı bende, hiç bir şey anımsamıyorum, yalnızca Jules Werne'i aksı değiştirmek ve ayrıksı yola girmek veya yönlendirmek istediği için saymak istiyorum, saygı duyamam ama saygı korkudan kaynaklanıyor bence, hiyararşizm yani!..
Jules Werne bilim kurgunun babası veya öncüsü ama sözünü ettiğim kitap bende hidrofobiye yol açtı onun için beğeniyorum, kötücüllüğün saltanatı, iyicilliğin sonsuza dek önünde gider, bizi yanlışlarımız ve korkularımız sürükler geleceğe, iyilik durağanlıktır belki de...

Kitap her şeyden değerlidir bu yüzden, etkiden yoksun bir kitap bile değerinden hiç bir şey kaybetmez. Kitap bir belgedir, yaşamımızdan hiç bir iz kalmıyor, fotoğraf anıdır, anıt mezar bir niceliğe doğru yol alır, eşyalar kendisinin aynasıdır ama kitabın en kötüsü bile bir düşüncedir, niteliğin adıdır ve malikinin sonsuzca mülkiyetini imleyen bir nesneye dönüşür yalnızca, yinelediğimiz gibi Krezüs'ün altınları el değiştirir ama Ovidius'un Çobanıl Şarkıları sonsuza dek ozanının mülkiyetinde kalır. Düşünce mülkiyetin tek güvencesidir evrenimizde...

Kitabın yerini, entelektüel değer anlamında hiç bir şey tutmaz. Dr Jivago görkemli bir film, ötesi diyen biri de çıkabilir hayranlığın sınırı yoktur, o filmden bellediğim tek bir şey var; Çar halkın düşmanıydı diyor adam, ötekisi ama Çar bunu bilmiyordu diyor. Habersizdi demek istiyordu sanırım. Doğru veya değil ama bir şey öğretiyor sahne, vargılarımızın ya da yargılarımızın mutlak doğrulara yaslanamayacağını öğreniyor insan. Halılık ya da haksızlığın bakış açısı olduğunu öğreniyoruz, iyi niyet bir biçimde kötücüllüğe evrilebildiği ya da bir açıdan öyle sonuçlanabileceği gibi açık kötünün kimilerince bir iyiletim ve sağaltım sayılabileceğini de anlıyoruz, kendi anlağımızın görece dar alanlarında...


Kitapta bu tür yüzlerce anekdot veya motto vardır sanırım, imler, felsefi şeyler diyelim, filmde yalnızca birini görebildim. Öyleyse sinema bile kitabın yerini tutamaz. O estet yüklüdür, göz alıcıdır ama bir kitap değildir sonuçta, kitap bizi her şeyden fazla değiştirir. Bir betim de sinemanın görevini yerine getirebilir ama harflerden başka bizi düşünce denizlerine sürükleyen, ikinci bir diyagram yok henüz yeryüzünde...


Kitap yol gösterici, kılavuz ve sırlar bütünüdür bu yüzden. Çünkü doğrudan bir düşüncenin ürünüdür, neyi anlatırsa anlatsın. Diğer bütün sanatsal imler bir araçtır, müzik, resim, tiyatro... Kitap aracı değildir, direk kendisidir düşüncenin. diğerleriyse yollar ya da bizzat size gönderir, kitap doğrudandır ama...


Ülkemiz aydınına gelince, kitap kurtlarına ya da fenerle insan ya da karanlıkta fener arayanlara, genelde tümü kopyacı, fasonizmin ürünü, aktarmacı, iletmen ve bir bilisiz yığını ne yazık ki... Kitapların yüzünü kızartan emel yolcuları!.. Neden... Eğer sürekli Nietzsche'den, Bloch'dan, Feurbach'dan veya Deleuze'dan -ancak yeni bir dille yazılan şey roman olabilir demiş- veya Bir Afyon Tiryakisinin İtirafları'nın yazarından bir şeyler aktarıyor ama kendinizden hiç bir şey ekleyemiyor, üretemiyorsan ya da o gücü kendinde bulamıyorsan, o kimesne bir yazar değildir.

O bir postacıdır ne yazık ki, dünyada sayısızca var ve işini bilen biri olarak yazın heveslisi bu mudilerimizden daha barışıklar yaşamla!.. Saydığımız entelektüelleri -çağımızda filozof yoktur- sizde okuyabilirsiniz, bu fasonizm kurbanları herkesin kolyalıkla yapabileceği bir şeyi yapıyor, neden imrenilesi olsunlar ya da nasıl alkış tutsunlar, çünkü bu adamlar gerçekte bir şey üretemiyor, üretemiyor, yazar değiller dahası, o yüzden Kapıkule'den çıkınca nicelleşiyorlar ne yazık ki... Ve hepimizin prestiji düşük bu yüzden düşüncenin arenasında...

Çağımızda filozof yoktur dedik, bilgiye o kadar kolay ulaşılabiliyor ki günümüzde, bu derinlik ve kargaşanın içinde pagan çağların -tüm geçmiş- filozof tanımı erimiştir, içeriğini yitirmiştir, dahası herkes filozoftur artık çağımızda...

Çağımız illüzyonlar ve tanrılar çağıdır!..

Nasıl tanrılar yani, her şeyi kendinde barındırabilen üst insanlar çağı, Nemrut, Memrutlar çağı daha doğrusu... İyi düşünüldüğünde ne olduğunu anlarsınız, teknoloji ve d/evrimler bu dünyayı ne zaman kurtarmıştır ki, ütopyalarımız bumerangdan başka ne olmuşlardır ki!..
    Bir kez daha ortaya sürülen, kadim Kudüs sorunsalı bunun işaretidir, natık Hiroşima bunun işaretidir, irili ufaklı savaşlar çıkarmakta hünerli saralı ülküler ve despotları bunun işaretidir. Dünya artık ikiye ayrılıyor çıracılar ve onların tilmizleri, ama gerçekte hep böyleydi, savaş çığırtkanları ve barışın Baltazarları!..

Şöyle düşünebiliriz, bilgimiz çoğaldıkça bilisizliğimiz katlanıyor, bir paradoks bu, insanlık hiç bir çağda görülmediği kadar bir şiddet ve umursuzluk sarmalının içindedir. Çok mu kötümseriz, kanımca hayır, çünkü şiddet korkunç ve algılanması olanaksız bir biçimde dönüştü artık, o artık size sevgiyle de yaklaşabiliyor, bedensel şiddetin yerini, sezilmez, görülmez ve çok daha korkuncu öngörülemez bir ruhsal şiddet sarmalı ikame edildi günümüzde ve böyle bir savın kanıtı da yok artık yeryüzünde, yani kıyamet geliyor diyenin karşısında, hayır cennete gidiyoruz diyenler kazanabiliyor artık ruleti!..

Açık şiddetin yerini, tinsel despotizm ve terörize edilmiş beyinler aldı artık. Depresyon ve şiddetin dolayımsız varlıkları biziz artık, o dışarıdan gelmiyor ve hepimiz şiddetin ürünleriyiz günümüzde, kutsal amaç gerçekleşti ve tanrımız amacına ulaştı belki de ya da tanrım bu bir hataydı demesi için bütün materyaller elinde artık, öyleyse kıyamet boynunun borcudur artık belki de!..


Biz anomaliyiz biz. Hiç olmadığı kadar, uçan metrolarımızın son durağı bu...
Başlangıçtaki sorunsalımıza dönecek olursak, hiç felsefe üretemeyecek mi bizim aydınlarımız, taşeron çıracılarımız, kuyruk ve uyrukçuluğun kopyacı esnafları!..
Çözüm yok, insanoğlu, yıldızların yollarını yinelediği, ormanlarında bülbüllerin öttüğü çağların içinden tek bir ideolojiye geldi dayandı sonuçta...
Violentizm!..
Vahşet çağları, sonsuzca bir tinsel parçalanma, bilginin ürettiği kaos, kimliksiz, kişiliksiz bir dünyanın, bölük pörçük, darmadağın ve bipolar bir Hominidizm'ine doğru gidiyor.
Dehşet ve depresyonun, şiddet ve vahşetin bu denli içselleştirildiği ve görünmezlik peleriniyle cirit attığı başkaca bir çağ daha yoktur yeryüzünde, çünkü her birimiz bebek yüzlü birer Frankşeytanız artık ve hepimiz birer Azrailiz.
Biri melek biri Lokman Hekimdi oysa!.. 

ULUS FATİH



Nietzsche'nin son isteği...// Çev. Poetic Mind


Nietzsche / Son Mektubundan:


"Ölümümden sonra cenaze törenimde sadece dostlarım hazır bulunsunlar.
Meraklı, her şeye burnunu sokan kimseler olmasın. 
Papaz'a dikkat edin, mezarımın yanı başında boş ve yalan sözler sarf etmesin.
Çünkü o anlarda kendimi savunacak durumda olmayacağım.
Saf bir "putperset" olarak mezara girmeme izin verin..."

Nietzsche
Çev. Poetic Mind


Herhangi bir gün içerisinden // Nona



Onun düşüncesinde banyo en güvenli yerdir, çırılçıplaktır ve çırılçıplak düşünüyor. Sahte gülücükler dağıtmasına, bir şeyi öylesine onaylamak için başını aşağıya, yukarıya sallamaya,  zorunlu tebessüme gerek yok. Başkalaşmasına hiç gerek yok. Yüzünde maske yok, bütün gözyaşları, gülücükleri, çıkış yolları banyoya çıkıyor. Sadece orada kendisiyle baş edebiliyor, içini, o içindeki sonsuz labirentleri sadece orada görebiliyor. Sadece orada kendini buluyor. Sadece orada şunu kavrıyor artık onsuz da yaşamak mümkün.  Orası onun için bir yıkanma yeri değil arınma yeri.  Orası onun küçük dergahı, çilehanesi, kurtuluş anlarının mekanı.  Hiçbir şey yapmadan da oturabilir orada. Zaman, işlevini değiştirerek soyunur ve öylesine bekleyebilir orada. Yokluğundan yararlanarak, kendi için fırsat yaratarak, gövdesinde açılan devasa boşluğu, oyuğu görebilir. Buhar tutmuş aynanın derinliğine nüfuz edebilir. Sonsuzluğun bahçelerine. 
 Dünyaya açılan büyük pencerelere gerek yok, tek başına penceresin. 
Kendi şiirin, kendi mısraınsın.
  “Bir şiir yanmakta olan bir şehirdir, bir şiir, saati “niye” sorgulayan bir şehirdir.” 
 İşte o duvarlar, tüm zorlukları atlaman için birer tül.

-“Neden kelimeler sıkıcı ve soğuk geliyor? Senin adın olacak kadar şefkatli bir kelime olmadığı için mi?”

-Kader böyle.


Nona


İLERİCİ-GERİCİ SANAT MESELESİ // ÖZKAN EROĞLU


               


 Resim sanatı üzerinden söyleyecek olursak, resim kendini ilk belli etmesi açısından biçimlerle ileri sürer, o nedenle de ilk elden bize sunulan böyle bir sanat türünü, biçim dili-üslubu üzerinden değerlendirmemiz gerekiyor. Buna ilk ayrıştırma aşaması denebilir. Bu ilk ayrıştırmayı ancak resim sanatı tarihine, o tarih içindeki yapıt yapılarına, o yapıt yapılarında bulunan biçim diline hâkim olarak yapabilirsiniz. Bu hâkimiyeti olmayan kimse, resim üzerine konuşma işine hiç girmemelidir. Çünkü bu hâkimiyet olmadan bir sanatçı ve yapıtının ne denli ilerici veya gerici olduğunu anlayamaz.
Söz konusu ilk ayrıştırmada gerici sanat dediğimiz mesele hemen sınıfta kalır. Buna örnek mi, akademik yapılarda ısrar edilen ve figür geleneği diye bize sunulanların, baktığınızda Rönesans klasik resmi şöyle dursun ve sonrasındaki David, Ingres, Gericault, Delacroix gibi isimleri bile anlamamış, bu ressamların çok çarpıtılmış, hatta Lucien Freud, Francis Bacon, Arshile Gorky benzeri çok kötü örnekler görürsünüz genellikle. Akademik anlayışlarda böyle bir resmin yapıldığına, bu tip öğrenciler yetiştirmek için büyük çabalar sarf edildiğine tanık olunur. O insanlar bu işi bir şey zannedip, o gerici tavra mezuniyet sonrasında da devam eder; işte sakıncası da buradadır yazık ki. Aynı şeyler sözde soyut resim yaptığını sananlar için de geçerlidir. Onlar da bambaşka kaynaklara benzeyen bambaşka tekrar örnekler ileri sürmekten geri durmazlar. İşte böyle çok kötü resim diye nitelediğim bir resim, yazık ki gerici resimdir, onu yapan ressam da gerici ressamdır. Bu tip bir sanat algısını topluma yaymak isteyen bir galeri de gerici bir galericidir. Biçim dili üzerinden daha en baştan Kandinsky’nin deyimiyle “ölü doğmuş” bir şeyle karşı karşıyasınızdır. Bunlarda ikinci ve üçüncü ayrıştırma aşamalarına geçemez, biçimden sonraki diğer derin taraf olan içerik’e ulaşamazsınız. Bu tip resimler sadece konuya ve dolayısıyla yapıtın adına odaklanarak izleyiciyi kandırmaya yönelirler çoğunlukla.
Benim bu söylemeye çalıştıklarımı, çok sağlam bir sanat tarihi bilgisi olanlar ve eidetik yapıya ulaşmış olanlar anlayacak, diğerleri ise yine kendine göre celallenecek ya da söylediklerimi bir safsata olarak kabul edip, bu yazıya burun bükecektir. Fakat sanatta kuramsal gerçekleri yakalamadıkça havanda su dövmeye devam edeceğiz, bu da son söz olarak benden söylemesi.


ÖZKAN EROĞLU 


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***