Mimar Zaha
Hadid, yaşasaydı bir ihtimal ki Çağdaş Babil Kulesini de yeni mimari-sanatsal anlayışla tasarlayacaktı,
olmadı, yeryüzünü “erken” terk etti. Irak asıllı ve aslında kültür kökeninde
barındırdığı güçlü bir mimari-sanat geleneğinden geliyordu. Son otuz yılda ortaya çıkardığı bazı
yapıtlarıyla bildik anlayışları alt üst etti. Çok iyi işleri de oldu, ama
sonuçta hep olması gerektiği o mimaride yatay kültür anlayışının dışına da çıktı. Özgün tasarımlarında Seyyal ve Akıcı bir formu
tercih etti ve kimilerine göre “feminen” bir bakış açısında ısrar etti. Ona
yapılan eleştirilerin en can alıcı noktası gökdelen furyasına katılması ve inşaat(lar) sırasında meydan gelen işçi can
kayıpları. Büyüyen şöhreti, estetik,
mimari, para ve sonunda Britanya Kraliçesiyle eşit ayna görüntüsü, özdeşimi!
Kral
Abdullah Petrol Araştırmaları Binasından tutun BMW binasına kadar uzanan bir
tuhaf liste. Belki bu yüzden kendi yurdunun paramparça olmuş yaşamları,
yıkımları, fakir Irak halkının kanından uluslararası
sermayenin oluşturduğu kan deryasının ne rengi ne ne de izi o
görkemli tasarımlara asla yansımadı, unutuldu.
Ne yazık ki kendi halkı o post modern mimari anlayışından hep mahrum
bırakıldı, paraları olmadığı için, para akmadığı için Zaha’nın da kalemi o topraklara nedense dokunmadı. Ölen, tecavüze uğrayan, sürgün olan bir halk, mimari alanda sponsor olamazdı, o da söz konusu olan büyük soyut projeler için…
Şirin Artin
Zaha Hadid yapıtlarından / defter: